skip to main |
skip to sidebar
07 / 08 Sonbahar-Kış Sezonunda tasarımlarını üç temada toplayan Queen's, kusursuzluğun, şıklığın ve cazibenin öncüsü olacak yeni koleksiyonuyla kışı kucaklamaya hazırlanıyor. Koleksiyonunu oluşturan 1950, Rock ve Roma temaları ile Queen's, kadının gizemli güzelliğinde saklı özgür ruhunu dışa vuruyor. Queen’s, kişiye özel abiye ve gelinlik tasarımlarının yanında, günlük kıyafetleriyle de dikkat çekiyor. 1950’lerin kalem silüetlerini, Rock’ın asi ruhunu ve Roma’nın gizemli tarihini yansıtan yeni koleksiyonuyla kendinden emin ve şıklığın tutkunu bayanlara baştan çıkarıcı tasarımlar sunuyor. Koleksiyonda gece kıyafetlerinin vazgeçilmezi siyah, mor, kırmızı ve dore öne çıkan renkler arasında...
1950’lerin kapak kızı
Sonbahar/Kış koleksiyonun temalarından birini 1950 modası net çizgiler ve kontrast renklerden oluşuyor. 1950’lerin kalem silüetli kadınlarını yansıtan diz boyu ve uzun eteklerin yanında, omuz dekolteli bluzler de yer alıyor. Koleksiyonu oluşturan parçalarda ipek, kadife, saten, şifon ve tül kumaşlar ile 50’lerin romantizmi vurgulanıyor.
Özgür Ruhlu Rock Kadını
1960’ların Özgür Ruhlu Genç Kadını Queen’s’in tasarımlarıyla yeniden hayat buluyor. Asimetrik modeller, mini etekler, 60’ların vazgeçilmezi kürkler ve kalın kemerlerle süslenen elbiseler detaylarda kullanılan saçak, püskül, metal ve tüyler ile Rock’ın asi ruhunu en iyi şekilde yansıtıyor.
Gizemli Roma Kadını
Queen’s 07/08 Sonbahar-Kış koleksiyonunda yer alan Roma teması ile dikkat çekiyor. Heykel duruşlu kadınları anlatan bu temada Roma’nın romantizmini yansıtacak ipek, şifon ve saten kumaşlarla tasarlanan etek, bluz, elbise ve tayyörlere yer veriliyor.
Miss Selfridge çarpıcı ve renkli koleksiyonlarıyla yeni sezona canlılık getiriyor Genç kızların gözde markası Miss Selfridge, 2007-2008 Sonbahar/Kış Koleksiyonu’nda, kadınlara şık ve trendy tasarımlar sunuyor. Farklı stil-lerin yansıtıldığı koleksiyonlarda, değişik dokulardaki kumaşlar ve tasa-rımlara karakter kazandıran renkler ön plana çıkıyor Glitter Grunge ile 1990’lara merhaba... Miss Selfridge’in 1990’ların grunge stilini ışıltılı bir şekilde yansıttığı Glitter Grunge koleksiyonunda, metalik geniş etekli miniler, erkeksi gömlekler, kombinezonlar, eski görünümlü rock grubu tişörtleri, parka benzeri ceketler geniş yer tutuyor. Siyah-beyaz, kahverengi, hardal, haki, kırmızı ve altın vurguların yer aldığı koleksiyonda damalı ve baskılı kumaşlar, eskitilmiş kot, lurex, pırıltılı taşlar, dantel ve pullu süslemeler öne çıkıyor.
Poiret romantik bir görünüm için birebir...
1910’ların tarzına modern bir yaklaşım sunan Poiret koleksiyonundaki kadife ve art deco süslemeler, baskılı tütüler ve pelerinlerle gösterişli bir kış Miss Selfridge’de sizi bekliyor. Dantel, nakış, baskılı şifon ve kadifelerin üzerinde gül, turkuaz, mürdüm, koyu meşe ve vanilya tonları hakim.
Land Girls 1940’ları geri getiriyor...
1940’lar, savaş dönemini günümüz trendlerine taşıyan Miss Selfridge’in ‘Land Girls’ koleksiyonunda yüksek belli pantolonların içine sokulan gömlekler, atlet-ler, fırfırlı yakalar dikkati çekiyor. Detayların zenginleştirdiği koleksiyonda
tüvit, el yapımı nakışlar, sepet ve kroşe örgüler kullanılmış. Kahverengi, avcı yeşili ve pancar renklerinin tercih edildiği koleksiyonda tasarımlar açık maviyle hareketlendirilmiş.
Carnaby ile isyankarlığınız öne çıksın...
Miss Selfridge’in Carnaby koleksiyonu, 1960’ların genç giyimine fütüristik bir yaklaşımda bulunuyor. O döneme ait günlük elbiseleri, çan kesimli ve hacimli etekleri, vücuda oturan takımlar ve saten bluzları tekrar hayatımıza sokuyor. Carnaby koleksiyonunda gabardin, kırçıllı ve pike kumaşların üzerine daha çok kurşun, taş ve yeşilin değişik tonları, nane, limon ve turuncu renkleri kul-lanılmış.
Belle Epoque zarafetinizi ortaya çıkartacak...
Poiret tarzından renk nedeniyle ayrılan tasarımlardan oluşan Belle Epoque koleksiyonunda süslemeli düşük belli altlar, şirin kolsuz yün elbiseler ile baskı-lı jarse elbiseler ön plana çıkıyor. Dantel, nakış baskılı şifon ve ince örgüler gibi zarif kumaşlarla tasarlanan kıyafetlerde petrol, gümüş, koyu mavi ve siyah renkleri ağırlığını hissettiriyor.
Black & Cream koleksiyonu ile asalet ve sadelik...
Sade bir renk paletinden ortaya çıkan, son derece zevkli tasarımlardan oluşan Black&Cream Koleksiyonu’nda siyah ve beyaz rengin asaleti kırışık şifon ipek, bürümcük ve ipek jorjet elbiselerde kendini gösteriyor.
Russian kışa canlılık getiriyor...
Kırsal tarzdan esinlenmiş ipek elbiseler, pantolon üstüne veya tek başına giyi-lebilen brokar süslemeli günlük elbiseler, kısa blazer ceketler, maksi etekler, örgü kazaklar, dar kesim kot pantolonlar, kapitone yelekler, çiçek baskılı aplike elbiseler ile gömleklerin yer aldığı Russian koleksiyonu, karanlık kışa canlılık getiriyor. Koyu mavi, kakao, tunç, kırık beyaz, siyah, şarap ve ahudu-du tonlarının yer aldığı koleksiyonda kumaşlar ise viskoz yünler, örgü şifon jarse, eskitilmiş balıksırtı, çizgili kırçıllar ve tüvitten oluşuyor.
Gothic Angels ile seksiliğiniz vurgulanacak...
Eskiye dönük tasarımları trend haline getiren koleksiyonda yarım kollu ceket-ler, tül ve ağ elbiseler, lurex örgüler ve seksi kıyafetler öne çıkıyor. Bademşe-keri, krema pembesi, beyaz altın, mürdüm, gece mavisi, mor, ametist ve karaelmas renginin kullanıldığı koleksiyonda tül ve dantel önemli detaylar ara-sında yer alıyor.
Buffalo Girl maskülen görünümden hoşlananlar için...
1980’lerin grunge tarzından esinlenen koleksiyonda, erkeksi ve bol duran ama giyildiğinde güzel görünen yer alıyor. Bol damalı gömlekler, puantiye ağ elbiselerle giyilen kaba kazaklar, yıpratılmış kotlarla, erkeksi görünümün sergilendiği temada çikolata ve krem en çok kullanılan renklerden...
Precious Metallics ile geceye hazırlanın...
Miss Selfridge’de ışıltılı gece giysilerinin bulunduğu ‘Precious Metallics’ koleksiyonunda süslemeli yakalar, uçuşan jarse elbiseler, taşlı kenar süslemeleri, dökümlü siluetler dikkati çekiyor. Metalik altın ile gümüşün, beton, çelik mavisi ve kırık beyazın hakim olduğu koleksiyonda kıyafetler yumuşak jarse, saten, metalik deri ile lurex’ten tasarlanmış.
Follies Bergere ile star yaratın...
Geçmişin ve günümüzün sahne yıldızlarından ilham alan koleksiyondaki gös-terişli baskılı ve katlı kesimli ağ elbiseler, farbalalı etekler, kazaklar, metalik ceketler, eski görünümlü kemer ve tokalar kışa damgasını vuracak. Çikolata, dut, kömür, gümüş, çini mavisi, ahududu ve yeşim renklerinin hakim olduğu koleksiyonda daha çok şifon, jarse, denim kumaşlar tercih edilmiş. 
Güz günlerini sezonun moda renkleri ile neşelendiriyor. Çantadan şapkaya, babetten eldivene, takıdan iç çamaşırına kadar moda olan tüm aksesuar çeşitlerinin bir numaralı adresi Accessorize , yeni sezon alışverişlerine yön veriyor. Accessorize Sonbahar – Kış Koleksiyonunun yeni yüzü ünlü Alman top model Heidi Klum oldu. Bir çok ünlü marka ile çalışan, oyunculuk, sunuculuk, moda tasarımcılığı ve yapımcı olarak da adını duyuran Klum, dünyanın en iyi 10 modeli arasında yer alıyor. Accessorize yeni sezon koleksiyonunu Nova, Urchin, Magpie ve Future Noir olmak üzere dört farklı temada hazırladı. Nova 70’li yılların otantik görüntüsü, sade lüks anlayışı ile bütünleşiyor. Detaylara gösterilen önem farklı tasarımlar ile kendini ifade ediyor. Tasarımlarda taşlarla bezenmiş çantalar, geniş kenarlı şapkalar, karamel renkte iri taşlı kolyeler ve iri desenli ipek fularlar, grafik desenli maskülen kravatlar, retro desenler, parlak renkler, materyallerde ise; doğal ahşap, eskitme pilili deriler, süet ve deri yamalar, zincir çanta sapları, kapitone ve kadifeler ön plana çıkıyor.
Future Noir
Geleceği yaşatan göz kamaştırıcı modern bir hikayeye sahip Future Noir. Sade modeller canlı renklerle modernize edilirken aynı zamanda metal süslemelere yer veriliyor.
Parlak pullarla işlenmiş kanvas çantalar, iri boncuklu kolyeler, süslemeli portföy çantalar, altıgen lame bilezikler, geniş metalik renklerde elastik kemerler, parlak ve ışıltılı yüzeyler tasarımlarda ön plana çıkarken,zincirler ise özellikle takılarda en çok kullanılan malzeme olarak yer alıyor.
Koleksiyonda mor ve tonları, gece mavisi, fuşya ve metalik ışıltılarla tonlandırılmış siyah renkler hakim olurken,bu derin tonlara turkuvaz, kahve ve neon ışıltıları da eşlik ediyor.
Urchin
90’ların ilk yıllarından esintiler içeren Urchin, sezon modası koyu renk kıyafetleri canlı renklere duyulan ihtiyaçla birbirinden renkli aksesuarları ile zenginlestiriyor.
Baskılı, iri kanvas çantalar, kalın örme şapkalar, çiçek dokumalı kelepçe bilezikler ve metalik renklerde çapraz çantalar ön plana çıkıyor. Gündelik ürünlerde gri ve tonları uçuk lila ve mavi renkleriyle tonlandırılıyor. Gece aksesuarlarında ise metalik renkler kendini belli ediyor.
Koleksiyon detayları, eskitilmiş dokular, çelişen dokuma kumaşlar, yumuşak süetler, buruşturulmuş deriler, yıkanmış kanvaslar, birbirine tezat biyeler, büyük fermuarlar; grafik desenler, düz ve bloklar halinde payetler, varaklı baskılar, balmumundan dokular ve el örgüleri ile ortaya çıkıyor.
Magpie
Romantik ve feminen detayların ön plana çıktığı Magpie koleksiyonu iri metalik çantalar, sallantılı kristal küpeler, eski tarzda kadife portföy çantalardan oluşuyor. Gümüş ve siyahın yanı sıra doğal naturel renkleri içeren ürünler, mat, pudralı, yumuşak süetler, katlı kumaşlar ile origamiden esinleniyor. Kumaş detaylarında, metalik işlemeler ve taş süslemeler vazgeçilmezler arasında yer alıyor.
Ayakkabılar
Modern ve vintage tarzdaki ayakkabılar naturel ve parlak renklerde göz alıyor. Gündüz için dore şerit süslemeli mor süet ve tüvit babetler, topuklu önü yuvarlak ayakkabılar yer alıyor. Gece için ise; süet ya da huni topuklu ayakkabılar ile gümüş taş süslemeli minik topuklu ayakkabılar kıyafetleri tamamlıyor.
İç Giyim
Bu kış sofistike görünümlü iç çamaşırları, hem koyu renklerle hem de beyaz ve uçuk pembelerle takım yapabilme olanağı sağlıyor. Spor iç çamaşırları saten ve dantelli modeller ile kombinlenebiliyor.
Küçük Bayanlar için… Angel
Bu kış küçük hanımlar şapka, eldiven, kürklü kulaklıklar, rengarenk desenli kalın örme atkılarla ısınacaklar. Küçük parti bayanları ise, pullu çantalar, ışıltılı babetler ve taşlarla süslenmiş takılar ile daha da şık olacaklar.

Tita, 2007 - 2008 sonbahar-kış koleksiyonuyla her zaman olduğu gibi bu sezon da şıklık rüzgarı estirecek. Tita, yeni sezonu değişen siluetler ve siyah paletinin hakim olduğu tasarımlarla karşılıyor. Emprime jarse ve saten modellerinin yanı sıra düz örmeler ve değişik kup detaylı modeller yeni sezonda ön plana çıkıyor. 60’lı yılların trapez kesimli elbiseleri ve grafik desenleri ise nostaljik hatlarıyla öne çıkıyor. Tita’nın Sonbahar – Kış koleksiyonunda parlak kırmızı, saks, fuşya ve yeşil gibi yeni ve cesur renkler de kendilerine yer buluyorlar. Dinamik ve modern bayanların tercihi Tita, 2007-2008 sonbahar-kış sezonuna özel hazırladığı koleksiyonunda birbirinden şık kıyafetlere yer veriyor. Tita’nın yeni koleksiyonunda değişen siluetler ve siyah paletinin hakim olduğu seçenekler dikkat çekiyor. Elbiseler yeni sezonda adeta altın çağını yaşıyor. Emprime jarse ve saten modellerinin yanı sıra düz örmeler ve değişik kup detaylı modeller ön plana çıkıyor. 60’lı yılların trapez kesimli elbiseleri ve grafik desenleri ise bu sezonun göz alıcı alternatifleri arasında bulunuyor.
Tita’nın sonbahar-kış koleksiyonundaki yeni ve cesur renkler sezonun olmazsa olmazları arasında. Parlak kırmızı, saks, fuşya, yeşil en kuvvetli tonları ile karşımıza çıkıyor. Dokulu siyah parlak kumaşlar ile deri ve rugan görüntüleri sezonun önemli trendi olarak koleksiyonda yerini alıyor. Rugan trechcoatlar, hight-tech parlak yüzeyli kumaşlar ile hazırlanan pantolonlar dikkat çekiyor. Yüksek belli etekler, masküler kesimli bol paçalı pantolonlar, gömleklerde volümlü kollar ve büzgüler yeni sezonda şık bayanlara eşlik ediyor.
Farklı hayvan görünümlerine sahip baskılar, hem dokularda hem de üstlerde motif olarak kullanılıyor. Koleksiyonda sezon trendini yansıtan önemli görüntülerden bir diğeri ise “triko örgülü” parçalar. Triko elbiseler ve tunikler soft tiftik çizgili düz triko üstler ve uzun hırkalar içimizi ısıtıyor. Antrasit ve grinin tonları, bu sezon da devam ediyor. Jean pantolon, etek ve ceketler değişik kesimleri ve detayları ile koleksiyonun tamamlayıcıları arasında bulunuyor. Aksesuarlarda ise XL çantalar, hayvan motifli kolyeler, renkli bilezikler ve Oxford modeli ayakkabılarla sezon görüntüsü tamamlanıyor.


Sonbaharı karşılarken kendinizi daha iyi ve enerjik hissetmenize yardımcı olacak 15 öneri hazırladık.Sonbaharı karşılarken kendinizi daha iyi ve enerjik hissetmenize yardımcı olacak 15 öneri hazırladık. Eylül sendromunu kolayca yenmeniz ve sonbahara sağlıklı bir giriş yapmanız için. Üstelik hepsinin uygulaması son derece basit ve masrafsız! İp atlayın Kim demiş sadece çocuklar ve boksörler ip atlar diye? Eski çamaşır ipinizi alın ve dünyanın belki de en etkili kardiyo çalışmalarından birisini yapmak için başlayın zıplamaya. Düz bir zemin üzerinde yarım saat ip atlayarak tam 350 kalori yakabilirsiniz. Eğer, bunu kumda yaparsanız yakacağınız kalori miktarı tam iki katına çıkacaktır.
Kepeklerden kurtulun
Saçlarındaki kepeklerden kurtulmak isteyenler için doğal bir reçete: sirkeyle yıkanmak! Yarım şişe üzüm sirkesini püskürtmeli bir şişeye aktarın ve bunu saçlarınızın tümüne sıkın. Ardından beş dakika bekleyin ve durulayın. Böylece, bozulduğu için kepeklenmeye yol açan PH dengesini sirke asidiyle dengeleyeceksiniz.
Konsantrasyon kazanın...
Kinesiyoloji, vücudun doğal dengesini tekrar kazanmasına yardımcı olan ve zihni negatif düşüncelerden arındırmayı hedefleyen özel bir terapi çeşidi. Siz de bu kinesiyoloji egzersizinden faydalanabilirsiniz: Büyük bir parça kâğıt alın ve bunun üzerine büyük harflerle alfabeyi yazın. Ardından kırmızı kalemle bazı harflerin üzerine sağ, bazılarının üzerine de sol yazın. Sonra yüksek sesle, gelişigüzel harfleri okumaya başlayın. Harfleri okurken de, üzerinde yazana göre sağ ya da sol kolunuzu kaldırın.
Daha iyi uyuyun
Yapılan araştırmalar uzun süre televizyon seyretmenin uyku kalitesini düşürdüğünü ortaya koyuyor. Günlük TV seyretme süresini yarı yarıya azaltmaksa uyku kalitesinde belirgin bir artış sağlıyor. Uzmanlar, televizyonun parlak ışıklarının bilinçaltını etkilediğini ve bunun kişilerin kendilerini huzursuz hissetmesine yol açtığını belirtiyor.
Her gün güneşle buluşun...
Her gün sadece 5 dakika olsa da güneşlenmek, vücudunuzdaki D vitamini miktarını ciddi şekilde artırıyor. Bu nedenle, her gün havalı kapalı bile olsa 5 dakika açık havada durmaya özen gösterin. Güneşin kuvvetli olduğu günlerde bunu öğleden önce 11.00 civarında yapmaya ve mutlaka güneş koruyucu krem sürmeye de özen gösterin.
Kendi sebzenizi yetiştirin
Sizin hayaliniz de bir gün kendi sebzelerinizi yetiştirmek ve ellerinizle toplamak mı? Bunun için mutlaka kocaman bir bahçeniz olması gerekmiyor. Büyükçe toprak saksılar alıp işe koyulabilir ve kekik, maydanoz, fesleğen, biber ve domateslerinizi yetiştirebilirsiniz. Üstelik bunların yüzde yüz organik olacağı da garanti! Tohumları seralardan ve çiçekçilerden temin edebilirsiniz.
Kokularla enerjinizi artırın
Pikniğe gittiğiniz bir gün avuç dolusu çam iğnesi ya da çam kozalağı toplayın ve bunları evde, ince bir keten parçasına sarıp doğal bir iple bağlayın. Keseyi banyonuza uygun bir yere asın. Sıcak su ve buharla ıslandığında etrafa harika kokular yaydığını göreceksiniz. Üstelik bu kokunun, enerji verici özellikteki aromaterapik etkisini kısa sürede fark edeceksiniz.
Daha fazla kalori yakın
Metabolizma hızı kısaca vücudunuzun kalori yakma hızı olarak tanımlanabilir. Bunu artırmak, daha fazla kalori yakmak ve daha kısa zamanda forma girmek için basit bir öneri: Yarım litre soğuk su alın ve bunu 10 dakika içinde için. Almanya'da yapılan bir araştırma bu yöntemin metabolizma hızını tam iki katına çıkardığını ortaya koymuş. Bir öneri de, günde en az 8 bardak su içmesi gerektiğini bildiği halde hep unutanlara... Bileğinize 8 adet lastik takın ve içtiğiniz her bir bardak suyla bir lastiği çıkarın.
Elma sirkesiyle detox yapın
İşte yine sirkeli bir tavsiye. Bu kez tavsiyemiz bir şişe elma sirkesi almanız ve bununla vücudunuzun mineral emilimini artıracak özel bir içecek hazırlamanız. Yapmanız gereken çok basit, bir yemek kaşığı elma sirkesi, bir tatlı kaşığı bal ve yine bir yemek kaşığı ılık suyu karıştırın ve bunu her sabah için. Vücudunuzun toksin atılımının arttığını görecek ve kendinizi kısa sürede iyi hissedeceksiniz. Elma sirkesinin doğal bir antibiyotik olduğunu ve sivilcelerin üzerine sürüldüğünde iyileşmelerine yardım ettiğini de hemen ekleyelim.
Muhteşem tırnaklara kavuşun
Haftada bir kez uygulayacağınız zeytinyağı banyosuyla muhteşem tırnaklara sahip olabilirsiniz. Bunun için yarım kâse ılık zeytinyağı alın ve tırnaklarınızı bunun içine sokarak 5 dakika bekletin. Çıkardıktan sonra ellerinizi yıkayın ve tırnaklarınızı yumuşak bir parça bezle ovun. Tırnaklarınızın ne kadar sağlıklı ve parlak göründüklerine inanamayacaksınız.
Göbeğinizle nefes alın...
Rahatlamanın ve stresten arınmanın en hızlı yolu göbeğinizle nefes almak. Uzmanlar, siz derin nefes alırken inip kalkması gerekenin göğüs kafesiniz değil göbeğiniz olması gerektiğini ısrarla hatırlatıyor. Siz de gün içinde fırsat buldukça, göbeğinizi kullanarak derin nefesler alın.
Arada bir çocuk olun
Okulda oynadığınız oyunları hatırlayın; körebe, saklambaç, yakartop ve istop! Hepsi de aslında bol bol kalori yaktıran muhteşem birer kardiyo egzersizi değil mi? Sizinle tekrar çocuk olmayı kabul edecek arkadaşlarınızla (eğer bulamazsanız kendi çocuklarınız ya da yeğenlerinizle) parkın yolunu tutun ve eski oyunlara tekrar "selam" deyin. Bu arada da bol bol kahkaha atmayı sakın unutmayın...
Fırçayla masaj yapın
Selülitlerden kurtulma programına bir de bu maddeyi eklemeye ne dersiniz? Evde bulduğunuz en büyük saç fırçasını alın ve bununla 10 dakika boyunca selülitli bölgelerinize hafif hafif vurarak masaj yapın. Böylece oradaki kan dolaşımını hızlandıracak ve sorunlu dokulara daha fazla oksijen taşınmasını sağlayacaksınız.
Kırışıklarınızdan kurtulun...
Biota Laboratuarları Medikal Müdürü Prof. Dr. Kerim Alpınar kırışıklarınızın artmasını önleyecek özel bir tarif veriyor. Bunun için 1 adet salatalık, 1 adet yumurta akı ve 1 tatlı kaşığı krema gerekli. Hazırlamak içinse, yumurta akını kremayla karıştırın ve salatalığın suyunu çıkarıp karışıma ilave edin. Temizlenmiş yüze uygulayın, 20 dakika sonra yüzünüzü ılık maden suyu ile yıkayın.
Eğlenceli oyunlar bulun...
Çocuklarınızla birlikte eğlenceli vakit geçirmek rahatlamanıza yardımcı olacaktır. Hem sizin keyif alabileceğiniz hem de oyuncaklarla birkaç dakika oynayıp kenara atan çocuklarınızı oyalamak için göz atabileceğiniz bir web adresi öneriyoruz: www.haydioynuyoruz.com Bu sitede, 5 yaşına kadar çocuklar için oynatabileceğiniz ve birlikte oynayabileceğiniz oyunlar bulacaksınız. Yelpaze oldukça geniş.
Kilo vermeyi bekleyecek kadar zamanınız yok mu? İşte bazı moda uzmanlarından daha ince gösteren moda ipuçları.İyi görünmenin yolu sadece zayıflamaktan geçmiyor. Doğru kıyafetlerle daha zayıf ve daha ince görünmenin püf noktaları da var. İşte modacılardan daha zayıf görünmenizi sağlayacak 6 öneri.. 1. Tek renk kullanın.. Gece mavisi, kahverengi ya da siyah gibi tek renk koyu renkli elbiseler giyin.. Bunun yanı sıra aynı rengin farklı tonlarını da birlikte giyebilirsiniz. Bej, deniz mavisi, mercan ya da teninize en iyi giden renklerde desenleri bulunan giysiler de olabilir. Eğer rengin sizi daha kilolu gösterdiğini düşünüyorsanız, elbise olarak sizde nasıl durduğuna da bakın.
2. Kumaşları doğru seçin..
Katı, sert ve ağır hatta yapışan kumaşlardan uzak durun. En iyi seçim hafif, yumuşak ve giydiğinizde vücudunuzdan kayan kumaşlardır. Amacınız vücudunuzun genel şeklini görmek olmamalı..
3. Vücudunuza göre ayarlayın..
Geniş omuzlarınız varsa, vatka ya da herhangi bir omuz aperatı kullanmayın. Kayık ve yuvarlak yakalı giysileri tercih etmeyin. Üstünüzü daha küçük göstermek için modaya uygun V yakalı elbiseler, V yakalı üst ve etek veya bol pantolonları tercih edin. Eğer üst küçük alt büyükse, yani armut vücutluysanız, boynunuzu kalın göstermeyen, omuzlarınıza uygun sizi dik gösteren kıyafetleri arayın. Üst için yuvarlak, oyuk yaka kesimleri, alt için de düz etek ya da normal kesim pantolonları seçin.
4. Kalça ve basenler
Büyük kalça ve basenleri kamufle etmek için, rahat pileli, bel kısmı büzgülü rahat etek ve pantolonlar tercih edilebilir. Modaya uygun, düz çizgiler yan cepli ya da cepsiz modeller seçin. Basenleri küçük göstermek için beli düz yarım ya da dizden hafifçe aşağıda pantolonlar arayın. Daha uzun ve zayıf görünüm için pantolonunuz ya da eteğiniz yere değecek kadar uzun olmalı.
Basenlerinizi daha fazla kamufle etmek için etek ve pantolon giydikten sonra kalçalarınızı örtecek kadar uzun bluz ya da bluzunuzun üzerine hjafifi dantel ya da örgü tunikler giyebilirsiniz. Kalçalarınızdan aşağısının çok fazla uzun olmamasına dikkat edin.
5. Kesim ve dikişileri inceleyin
Giysilerinizde, özellikle ceketlerde kare şekilli olanları ya da sıkı saran modelleri tercih etmeyin. Bunun yerine hatları hafif belli eden modelleri tercih edin. Elbiselerin dikişleri daha ön plana çıkartılmış olabilir.
6. Ayakkabıları unutmayın
Sadece elbiselerle zayıf görüneceğinizi sanmayın. Giysilerinizi belirledikten sonra ayakkabılarınızı deneyin. Özellikle ayaklarınız genişse ince şeritli ve düz sandaletler, ufak topuklu ayakkabılar giymeyin. Bunun yerine, kısa topuklu ya da üzerinde durabiliyorsanız yüksek topuklu ayakkabılar giyin. 5 cm'lik topuk ne giyerseniz giyin sizi daha ince gösterecektir. Ayak bileğinize dolanan ayakkabılardan, kare topuklardan uzak durun. Tüm bunlar sizi daha bodur ve bacaklarınızın daha kısa görünmesine neden olur.
Acıbadem Kadıköy Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Koptagel İlgün, sağlıklı beslenmek şartıyla her sağlıklı kişinin oruç tutabileceğini, önceden aşırı alkol ve sigara içen kişilerin bu sayede bu alışkanlıklarından kurtulabileceğini söyledi. Çünkü Ramazan ayı, insan sağlığı açısından vücudun belli bir disipline girmesi anlamına da geliyor. Önceden aşırı alkol alıp, bir ay süre ile almayanlarda karaciğer açısından faydalı sonuçlar gözlediklerini belirten Prof. İlgün, normalde aşırı sigara içip bu ayda azaltanların da kendilerini zinde hissederek bu alışkanlıktan vazgeçebildiklerini ifade ediyor. Ayrıca Ramazan ayında aşırı yemek yemeyip kilosunu azaltan kişilerin de kan yağlarında düşüşler gözlediklerini söyleyen Prof. İlgün, Ramazan ayında insan sağlığı açısından bazı risklerin de bulunduğuna değinerek bunları şöyle sıraladı:
- Uzun süre midenin boş kalıp iftarda fazla doldurulması
- Hızlı yemek yeyip iyi çiğnememek
- Sahurda fazla ve uygunsuz gıdalar yeyip hemen yatmak
- Mevcut uzun süreli ve önemli bir hastalığın olması
- Devamlı alınması gereken ilaçların olması ve onların alımındaki aksaklıklar
Az Yiyin, Şarküteri Ürünlerini Az Tüketin
Ramazan ayında bilinçli beslenmenin nasıl yapılacağı, oruç tutanların en çok merak ettiği konu. Bu ayda oruç tutacak kişilerin pratikte zor uygulanacak önerilerden uzak durması gerekiyor. Ramazan’da sağlıklı beslenmenin tarifini yapan Prof. Koptagel İlgün, “Az yemek yemek, şarküteri çeşitlerini daha az tüketmek, yavaş ve iyi çiğneyerek yemesi, iftar ve sahur arasında sıvı ihtiyacının karşılanması ve sahurda da muhakkak ve özellikle tok tutabilecek gıdalar alınması sağlıklıdır” diye konuştu.
Tansiyon ve Şeker Hastaları Dikkatli Olmalı
Şeker hastalığı düzenli yemek yemeyi gerektiren bir hastalık olduğundan, hastaların mutlaka ara öğün tüketmesi gerekiyor. Gün içinde yaklaşık 15 – 16 saat hiçbir gıda almayanlarda şeker normalin çok altına düşüyor. Ağız yoluyla şeker ilacı kullananlarda bu düşüş daha da fazla oluyor. İftarda fazla yenen bir yemek de şekerdeki denge bozukluğunu iyice artırıyor. Prof. İlgün, şeker ve tansiyon hastalarının oruç tutmamalarının sağlıkları için yararlı olacağını belirterek şöyle konuştu: “Çok dengeli seyreden, insülin kullanmayan ve ayrıca oruç tutmazsam ruhsal durumum bozuluyor diyen hastalarımız var. Bu hastalara sık sık şeker kontrolü yapmaları kaydıyla oruç tutmalarına izin versek de, vücut kendi biyoritmi içerisinde gerekli tepkiyi gösterince kişinin bu durumda oruç tutmaması gerekir. Aynı şeyi günde 1 defalık doz ilaç ile tansiyonu dengelenen tansiyon hastası için de söylemek mümkündür. Ama bu iki hastalıkta da bir kereden birşey olmaz diye tatlı ve tuzlu gıdalar fazla tüketilirse elbetteki doğru sonuç elde edilemez.”
Kimler Oruç Tutmamalı?
Ramazan ayında oruç tututlaması gereken özel durumlar var. Prof. Dr. Koptagel İlgün, bu durumları şöyle sıralıyor:
- Parkinson, Alzheimer, sara, psikiyatrik bozukluk, kanser hastalığı
- Mide şikayetleri olanlar (daha önce mide ülseri ve kanaması geçirmiş olan kişiler)
- Reflü şikayetleri olanlar (oruç tutmadan önce şikayetlerini doktorları ile paylaşıp aldıkları önerilere uymaları gerekir)
- Şeker hastaları
- Kronik böbrek yetmezliği olanlar
- Kalp ve tansiyon hastaları
- Yaşlı ve vücutça düşkün kişiler
- Mide ve barsak hastalığı olanlar
- Düzenli olarak ilaç kullanması gerekenler
- Ameliyatlı veya ameliyatın dinlenme döneminde olan kişiler
- Hamile veya çocuk emziren kadınlar
- Grip, zatürre, yüksek ateş, ishal yani mevsimlere veya vücut direnç düşüklüğüne göre ani başlayan rahatsızlığı olanların da hiç olmazsa hastalık günlerinde oruç tutmamaları gerekiyor.
Diyetisyenler Ne Diyor?
Ramazan ayında, beslenme ve diyet uzmanlarının önerilerine de kulak vermek gerekiyor. International Hospital’dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilem İrkin, Ramazan ayında öğün sayısının azalmasıyla birlikte metabolizmanın da yavaşladığını ve kilo alındığını belirtiyor. Ramazan döneminde insanlar belki bir yılda yemediklerini iştahlarının açılmasıyla birlikte bir ayda tüketiyorlar. Oruç tutmak isteyenlere mutlaka sahur yapmalarını önerdiklerini belirten Dilem İrkin, “Ramazan ayında en çok yapılan hataların başında sahura kalkmamak geliyor. Aç kalınan süre çok uzun olduğundan sadece akşam yemeğiyle oruç tutanlar gün içinde çok zorlanıyorlar” dedi.
Ağır Akşam Yemeği, Kalp Spazmı Yapabilir
Akşam yemeğinde yağlı, hamur işi, kızartma türü yiyeceklerin tüketilmesini önermediklerini belirten İrkin, “Bu ağır yiyeceklerin yenmesi, iftarda kalp spazmlarının yaşanmasına, tansiyonun yükselmesine, gün içinde baş dönmesi, tansiyon düşmesi, akşam yemek yenilmesiyle birlikte şeker yükselmesine bağlı baş ağrısı ve mide spazmına yol açabiliyor” diye konuştu.
Ramazan'da Beslenme Önerileri
Gün boyu oruç tuttuktan sonra orucu açma zamanı geldiğinde, birdenbire yemekleri hızlı bir şekilde yeyip masadan kalkmamak gerekiyor. Bütün gün boş kalan mide, tıka basa yenilen yemeklerle doluyor ve hazımsızlık şikayetleri de ortaya çıkıyor. Dilem İrkin, bu nedenle şu beslenme önerilerinde bulunuyor:
- Orucunuzu hafif bir çorbayla açın.
- Çorbadan yarım saat sonra yemeğe devam edin.
- Ana yemeği yerken, ekmek ve yoğurt da tüketmeye özen gösterin.
- Ana yemekten 1-2 saat sonra meyve ya da sütlü tatlı tüketilebilirsiniz.
- Sahurda beyaz peynir, kepekli ekmeği mutlaka tüketin. Çünkü esmer ekmek, kan şekerini dengede tutup, tok kalmaya yardımcı olur.
- Ekmek yerine sahurda 4-5 yemek kaşığı yulaf ezmesi, iki tane ceviz, bir bardak süt içebilirsiniz.
- Sahurda domates, salatalık tüketmek kabızlığı önlemede etkili olacağı gibi, yumurta tüketmek de tokluk hissi verir.
- Sahurda yağda kızartmalardan uzak durun ve bol bol su içmeye özen gösterin.
- Akşam yemeği ve sahurda, ağır hamur işlerinden kaçının.
- Ayva, kabak ya da süt tatlılarını akşam öğününden 1-2 saat sonra alabilirsiniz.
- Haftada bir kez şarküteri tüketebilirsiniz, ancak her gün yemeyin.
- Aç karnına spor yapmayın, ama iftardan 1-2 saat sonra, imkanınız varsa hafif bir yürüyüş, bol su içmek, meyve tüketmek kabızlığı da önler.
Kanser 200’den fazla türde olan bir hastalık grubu olup, kontrolsüz çoğalan ve yayılan anormal hücreler şeklinde tanımlanır. Kanserin görülme sıklığını iki temel faktör etkiler. Bunlar kalıtımsal faktörler ve çevresel faktörlerdir. Kalıtımsal faktörler, ailemizden aldığımız genetik mikrastır ve değişmesi mümkün değildir. Çevresel faktörler ise, sigara içimi, sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, obezite, belirli bazı enfeksiyona neden olan organizmalar, bazı ilaç tedavileri, güneş ışınları, besinlerin içerisinde bulunan kanser yapıcı maddeler, çalışma alanlarında bulunabilecek kanser yapıcı öğeler ve soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve besinlerimizin temelini oluşturan toprakta bulunabilecek kanser yapıcı ajanlardır. Bu nedenle kanseri bir alın yazısı olarak görmek doğru değildir. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir'in verdiği bilgilere göre; kanser oluşumunda beslenmenin çok önemli bir faktör olduğunun anlaşılması üzerine bilim adamları bitkilerde bulunan bir takım maddeler üzerine daha çok çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar neticesinde “fitokimyasal” terimi ortaya çıkmıştır. Fitokimyasal terimi, bitkisel besinler tarafından üretilen çok çeşitli bileşiklerden ileri gelmektedir. Fito Yunanca’da bitki anlamına gelmektedir, kimyasal ise bitkilerde doğal olarak oluşan kimyasal bileşikleri belirtmektedir. Bu bileşikler meyvelerde, sebzelerde, fasülyede, tahıllarda ve diğer bitkilerde bulunmaktadır. Çok çeşitli fitokimyasal içeren sebze ve meyvelerin tüketimi arttırılarak kanser riskinin yüzde 30 ila yüzde 40 oranında azaltılabileceği bilimadamları tarafından bulunmuştur. Fitokimyasalların çeşitli mekanizmalarla kanser oluşturan hücreleri etkisiz hale getirdiği bilinmektedir. Bütün meyve, sebze ve baklagiller fitokimyasal içerdiği için bu maddeleri vücuda almakta oldukça basittir. Örnek olarak havuç 100’den fazla fitokimyasal içerir. Fitokimyasalların 8 binden fazla olduğu bilinmekte olup, günümüzde bunların 150 kadarı üzerinde çalışmalar yapılmıştır. İşte kansere karşı savaşta birkaç etkili besin.
Domatesin Gücü
Antikanserojen aktivite gösteren karotenoidlerden biri olan likopen, domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup prostat, meme ve akciğer gibi bazı kanser türlerinde kanser riskini azalttığı yönünde araştırmalar mevcuttur. Likopenin antikansorejen etkiyi antioksidan özelliği ile yerine getirdiği düşünülmektedir. Son yıllarda 47.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, domates ve ürünlerini haftada 10 porsiyon ve daha fazlasını tüketenlerde prostat kanser riskinin %35 oranında azaldığı kanıtlanmıştır. 1994 yılında İtalya’da yapılan bir araştırmada yüksek miktarda domates tüketiminin sindirim sistemi kanser riskini düşürdüğü bildirilmiştir. Likopenin en iyi kaynağı domatesten yapılmış ürünlerdir. Likopen, işlenmiş domates ürünlerinin (salça, ketçap, domates çorbası vs.) yağ ile birlikte tüketilmesiyle, vücut tarafından çiğ domatese göre daha iyi kullanılır. Çeşitli araştırmalarla kanıtlanan bu özellik, likopenin yağda eriyen bir besin öğesi olmasından ve domateste trans formunda bulunan likopenin pişirme veya benzeri işlemler sırasında cis formuna dönmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Likopen karpuz, greyfurt ve kayısı gibi kırmızı meyve ve sebzelerde de bulunur.
Karoten Zengini Mandalina
Yapılan çeşitli araştırmalar sonucu, mandalinada bulunan ve ona turuncu rengini veren karoten maddesinin sağlık üzerine birçok olumlu etkisi ortaya kondu. Japonya’da yapılan iki farklı çalışmaya göre karoten deposu olan mandalinanın, kansere yakalanma riskinin azalttığı azalttığı bulundu. Mandalinanın bunun yanında karaciğer hastalıkları, damar sertliği ve şeker hastalığı riskini azalttığı, mandalina suyu içen hepatit hastalarının ise karaciğer kanserine yakalanmadıkları tespit edildi.
Brokoli, Karnabahar, Lahana ve Brüksel Lahanası
Bu gruptaki besinlerin yapısı oldukça karmaşık olduğu için, yapılarında bulunan kanser önleyen bileşikler veya bileşik toplulukları tam olarak açıklanamamaktadır. Kanser türleri arasında üçüncü sırada görülme sıklığıyla kolon kanseri ve Amerika’da yaşam boyunca her 6 erkekten birinde görülen prostat kanseri riskini azaltan bu besinler, yüksek oranda C vitamini, beta-karoten, lif, kalsiyum, folik asit ve birçok fitokimyasal madde içerirler. Bu besinlerin yapısında bulunan bileşikler DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır.
Geçmiş Yılların İlacı, Sarımsak
Sarımsak yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerir. Sarımsağa karakteristik kokusunu veren ve biyolojik aktivitesinin çoğunu sağlayan içindeki allisin, allilik sülfitler gibi organik kükürtlü bileşiklerdir. Soğan ve sarımsakta bulunan bu maddeler karsinojenlerin atılımını arttırır ve tümör hücre çoğalmasını baskılayan enzimleri uyarırlar. Ayrıca sarımsağın antibakteriyel olduğu bilinmektedir.
Sarımsağın bir başka bilinen özelliği ise midede bulunan Helikobakter Pilori adlı bakterinin üremesini önleyerek, bu bakterinin midedeki miktarını azaltmaktır. Bu bakteri mide kanseri ile ilişkilendirildiği için, sarımsak dolaylı yoldan mide kanserinden de koruyabileceği konusunda veriler bulunmaktadır. Çin’de geniş bir grupta yürütülen bir çalışmada, soğan ve sarımsak tüketimi ile mide kanseri gelişme riski arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Kırk bin menopoza girmiş kadında yapılan bir çalışmada sarımsak tüketiminin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir. İtalya ve İsviçre’de yapılan araştırmalara göre soğan ve sarımsak tüketen yaşlı yetişkinlerin, barsak, yumurtalık, gırtlak ve böbrek gibi bazı kanser türlerine yakalanma risklerinin en düşük seviyede olduğu bildirilmiştir.
Sarımsaktan en iyi şekilde faydalanmanın yolu, çiğ olarak doğrayıp tüketmektir. Sarımsağa uygulanan pişirme dahil çeşitli işlemler, sarımsağın sağlık için yararlı aktivitesini engellemektedir.
Antioksidan Deposu Üzüm
İnsan vücudunda meydana gelen birtakım olaylar sonucunda serbest radikaller oluşur. Serbest radikaller ise hücre hasarına neden olarak kanser gibi pek çok rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olurlar. Örneğin hücrenin yapısını oluşturan lipitleri etkileyerek, hücre zarını zedeleyebilir ve neticesinde hücrenin yapı ve bütünlüğünde bozulmalar meydana gelebilir. Ayrıca bir nükleik asit olan ve genetik bilgi taşıyan DNA molekülüne zarar vererek genlerde bozulmalara neden olabilirler. Serbest radikallerin bu gibi etkileri başta kanser olmak üzere, kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi çok ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.
Üzüm içerdiği flavonoid bileşenlere bağlı olarak potansiyel antioksidan (serbest radikalleri etkisiz hale getiren) etkinlik gösterir, bu özelliği nedeniyle plazma antioksidan kapasiteyi yükselterek oksidasyona bağlı DNA hasarını ve hücrelere zarar veren bileşenlerin düzeyini azaltır. Yapılan çalışmalar üzümün bu etkisinden dolayı başta kanser olmak üzere bir çok hastalığın oluşumunu önlediğini göstermiştir.
Doğal Östrojen Hormonu Soya
Soya ve soya ürünleri fitoöstrojen kaynakları olup bu besinler insan vucudunda üretilen doğal östrojen hormonu gibi davranır. Bu bileşiklerin östrojenik etkisi zayıf olmakla beraber, insan vücudunda hem östrojenik aktivite yaparlar, hem de doğal östrojen etkilerini baskılayıcı etki gösterirler. Menopoz sonrası kemik erimesinin temel nedeni östrojen eksikliğidir. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda fitoöstrojenik etki gösteren soya ürünleri önem taşır.
Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserleri kontrol ve önlenmesinde rol oynarlar. Meme kanseri, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük oranlarda görülmektedir.
Soyanın kanserden koruyucu etkisinin yanı sıra, kemik erimesi, diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları, kolesterol ve kardiyovasküler hastalıklar üzerine olumlu etki gösterdiği birçok çalışma ile desteklenmiştir.
Soyafasülyesi diğer bitkisel kaynaklı besinlere göre daha yüksek protein içermesinden dolayı, doymuş yağlardan zengin et ürünleri yerine tüketilmesi oldukça sağlıklı bir tercihtir. Soya sütü ve tofu da günlük beslenmede yer verilmesi gereken besinlerdir.
Kanser Hücrelerinin Büyümesini Engelleyen Yeşil Çay
Yeşil ve siyah çay, Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilir. Yeşil çay, siyah çayla aynı bitkiden elde edilmesine rağmen; aralarındaki tek farklılık, işleme tekniğinden kaynaklanır. Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girerken yeşil çayda bu işeleme izin verilemez, dolayısıyla içerisindeki antioksidan maddelerin azalmasına karşı korunmuş olur. Her iki çayda da kafein bulunur, ancak yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür.
Çinliler sağlık durumlarını geliştirmek için yaklaşık 3.000 yıldır yeşil çay içmekteler. Yeşil çay özellikle Japonya ve Çin gibi Asya bölgelerinde tüketilmekte olup, sağlık üzerine olumlu etkieri ortaya çıktığından beri batı ülkelerinde de popülerlik kazanmıştır.
Çaydaki antioksidan polifenolik bileşikler kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Çayda bulunan temel antioksidan madde kateşindir. Bu bileşik, kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli olan enzimi bloke ederek kanser hücrelerinin büyümesini önler. Japon kadınlarda günde beş bardak ya da daha çok çay içilmesinin evre I ve II meme kanseri tekrarını azalttığı göstermiştir. Bazı araştırmalar ise yeşil çayın prostat, mide ve yemek borusu kanser riskini azalttığını belgelemiştir.
Kanserden Yüzde 75-80 Oranında Korunmak İçin...
· Günde en az 5 porsiyon çeşitli renkte meyve ve sebze tüketin.
· Sağlıklı kilonuzu sürdürebilmek için kalorisi düşük yiyecek ve içecekler tercih edin.
· İşlenmiş tahıl ürünleri yerine, tam tahıllı ürünleri tercih edin.
· Kırmızı et tüketimini sınırlandırın, işlenmiş et ürünleri (sucuk, salam, sosis, hazır köfte vs.) tüketmeyin.
· Sigara içmeyin.
· Haftada 5 gün en az 30 dakikalık orta derecede fiziksel aktivite yapın.
· Sağlıklı kilonuzu hayatınız boyunca sürdürün.
Türkiye’de ve dünyada ölüm nedenlerinin başında gelen kalp krizi riskini önceden belirlemek mümkün. Kalsiyum skorlama testi ile kalp krizi gelişme riski erken dönemde ortaya konabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Radyoloji Uzmanı Dr. Kutlay Karaman, kalsiyum skorlama testi ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı. Günümüzün en son teknoloji ürünlerinden birisi olan bilgisayarlı tomografi (BT) cihazıyla yapılan kalsiyum skorlama, kalp damarlarındaki kireçlenme miktarını ve buna bağlı olarak koroner arter hastalığı riskini
ortaya koyan bir yöntemdir. Bu test koroner arter hastalığına ait belirgin yakınması olmayan, ancak buna yol açabilecek risk faktörleri (sigara, yüksek kolesterol, şeker hastalığı, şişmanlık, yüksek tansiyon, aile öyküsü vb) taşıyan kişilerde koroner arter hastalığı ve kalp krizi gelişme riskini erken dönemde ortaya koyuyor.
Test Nasıl Gerçekleştiriliyor?
Test, son derece basit bir şekilde ve hastaya zarar vermeden 20 saniye (bir nefes tutma süresi) kadar kısa bir sürede tamamlanıyor. Tetkik sırasında hastaya ağızdan veya damardan hiçbir ilaç verilmiyor. Çekimden sonra damarlarda saptanan kalsiyum (kireç) miktarı radyologlar tarafından bilgisayarda ölçülüyor. Toplam yarım saat gibi kısa bir sürede test tamamlanıyor. Cihazın bir başka özelliği de MR'da olduğu gibi hastanın kapalı bir mekanda olmaması ki, bu da hastayı da korkutmayan rahat bir sistem.
Kalsiyum Skorlama Yöntemi, Anjiyonun Yerini Tutuyor mu?
Gerek tanı koymada, gerekse hasta takibinde son derece önemli ve yararlı olan bu yöntem kesinlikle koroner anjiyografinin yerini tutmuyor. Ancak kalsiyum skorlaması, belki büyük popülasyonda koroner anjiyografi gereksinimlerini azaltacak bir yaklaşım olabilir. Zaten koroner anjiyografi bugün artık girişimsel bir yöntem olduğu için, çoğu kez tanı koymaktan ziyade, tanı konmuş hastaya uygulanacak by-pass, balon stent gibi girişimler için anatomik yol gösterici olarak kullanılan bir ileri yöntem. Dolayısıyla, koroner anjiyografi zaten kendi sahasında 'altın standart' olan bir yöntem ve bunlar birbirinin yerini tutmaz. Biri tamamen risk değerlendirmesidir, diğeri tanı ve tedaviye yol göstericidir.
Ne Zaman Kalsiyum Skorlamaya İhtiyaç Duyuluyor?
Koroner anjiyografi ile koroner damar içi görülebiliyor ama bu yöntem ancak tedavi ihtiyacı gösteren hastalarda kullanılıyor. Yani koroner anjiyografi by-pass, balon gibi koroner yetersizliği konusunda çok önemli delilleri olan, hatta tanısı konmuş hastalarda sınırlı sayıda yapılan girişimsel bir operasyon. Bunun için girişimsel olmayan, hastaya zarar vermeyen, çok pahalı olmayan tetkiklere ihtiyaç duyuluyor. İşte bu noktada gerek hekime, gerekse hastaya önemli kazanımlar sağlayan 'Koroner kalsiyum skorlama' işleminden bahsedebiliriz.
Yöntem Kimlere Uygulanabilir?
Kalsiyum skorlama doğru hasta seçildiği taktirde oldukça başarılı sonuçlara ulaşılan bir tarama yöntemi. Ateroskleroz gibi ilerleme eğilimi olan bir hastalık için de kalsiyum skorlaması hasta takibi açısından son derece önemli. Ayrıca bu yöntem koroner yetersizlik açısından elimizde bazı şikayetler ve bazı risk faktörleri bulunan, bir yön belirlemek için ilave bir unsura ihtiyaç duyduğumuz orta popülasyonda da oldukça önem kazanıyor.
Bazı besinlerden ne kadar kıssanız da kilo veremiyor olabilirsiniz, ama bazı besinlerde yağ yakma özelliklerinden dolayı kilo kaybetmenize yardımcı oluyor.Vücuttan en zor atılan, kilo vermeyi en zorlaştıran şeyler yağlardır. Kendinize uymayan diyet programları yüzünden ya da yanlış yemekleri yediğiniz için yağ yakamıyor olabilirsiniz. Ama bunun da doğal bir çözümü var. Bazı yağ yakıcı besinler sayesinde vücudunuzdan bir türlü atamadığınız kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. İşte o besinler; Suyosunu: Düşük kalorili suyosunu için adeta ilaç tanımlamasını yapmak kesinlikle yanlış değil: içindeki vitamin ve minerallerle tiroid bezlerinin çalışmasını düzene sokuyor, metabolizmayı hızlandırıyor ve tüketilen besinler kolay yakılmasına yardımcı oluyor.
Ananas: Ananastaki bazı enzimler, balık ve kırmızı etteki proteinin daha kolay parçalanmasına yardımcı oluyor. Böylece protein, hücreler içinde daha kolay emilebiliyor, vücut bu proteinlerden daha fazla yarar sağlıyor. Ananas aynı zamanda vücudun enerjisini artırarak daha fazla yağ yakılmasını da sağlıyor.
Elma: Elmanın sağlımıza pek çok faydası olduğunu artık herkes biliyor. Bu faydaların arasında özellikle bir tanesi kilo vermenize yardımcı olabilir. Hangisi mi? Tabii ki iştah kapatması. Elmadaki pektin sizi uzun süre tok tutar ve gereksiz atıştırmaları önler. Üstelik bir tanesi ile doymazsanız bir ikincisini yemekte hiç sakınca yok!
Enginar: Enginarda bulunan “cynarin” isimli madde vücuttaki toksinlerin atımını kolaylaştırıyor. Karaciğerin dostu olarak bilinen bu sebze bol magnezyum içeriyor ve yağ yakımını hızlandırıyor. Ayrıca bağırsakların çalışmasını da düzene sokuyor.
Fasulye: Yağ oranı düşük ve protein açısından zengin fasulyenin her türü, zayıflamak isteyenlerin listesinde mutlaka bulunmalı. Tok tuttuğu için atıştırmayı da önleyen fasulye, Kolesterolü düzenliyor, metabolizmayı hızlandırıyor, yağ yakımın kolaylaştırıyor. Tüm bu özelliklerin, nohut ve mercimekte de bulunduğunu hatırlatalım…
Kırmızı acı biber: Bibere acı tadın veren “capsaicin” maddesi metabolizmayı hızlandırıyor, vücut ısısını artırıyor. Vücut yükselen ısıyı düşürmek için ekstra enerjiye ihtiyaç duyuyor ve böylece yağ yakımı kolaylaşıyor. Zerdeçal da, vücutta kırmızıbibere benzer etkiye sahip.
Yabanmersini: C vitamini bombası yabanmersini aynı zamanda çok güçlü bir antioksidan. Ona koyu rengini veren madde serbest radikalleri yok ederek, toksinlerin dışarıya atılmasını kolaylaştırıyor. Yabanmersini yağ hücrelerinin çözülmesine de yardımcı oluyor.
Rezene: Çok güçlü bir aromaya sahip bu bitkinin içindeki uçucu yağlar metabolizmayı hızlandırıyor, enzim oluşumunu artırıyor ve bu enzimler yağların vücutta depolanmasını önlüyor.
Tavuk eti: Derisinden ayrılan beyaz tavuk eti protein açısından zengin, yağ açısından ise son derece fakirdir. Tavuğun yanı sıra piliç, deve kuşu ve hindi eti de aynı özelliğe sahip. Ayrıca bu gıdalar zengin birer protein kaynağı olarak cildin yağ dokusunu güçlendirirler.
Salatalık: Hemen hemen hiç kalori içermeyen salatalık, potasyum, kalsiyum ve demir açısından çok zengin. Selülitlere karşı kullanabileceğiniz bu gizli silah, vücudun su ihtiyacını karşılamaya da yardımcı.
Zencefil: Zencefil de, içerdiği yağlarla, tıpkı kırmızı acı biber gibi kalori yakımını hızlandırır. Aynı zamanda midenin yeterli derecede enzim salgılamasına yardım ederek sindirimi kolaylaştırır.
Kahve: Yapılan tüm araştırmalar kahvede bulunan maddelerin yağ yakımını hızlandırdığı yönünde. Bunun yanı sıra vücudun ısısını yükselterek kan basıncını da yükseltiyor. Böylece kan dolaşımı hızlanıyor ve zararlı maddeler dışarıya daha kolay atılıyor.
Kivi: Yüksek miktarda C vitamini içeren kivi – bir tanesi günlük ihtiyacı karşılıyor- vücutta depolanan yağların yakılmasına büyük ölçüde yardımcı oluyor.
Kıvırcık salata: Ülkemizde sofraların vazgeçilmez besinlerinden birisi olan kıvırcık salata, kas yapımına yardımcı olan potasyum açısından çok zengin. Vücudun kaslı olması ise hızlı bir metabolizmayla aynı anlama geliyor. Kıvırcık salatanın bol miktarda C vitamini içerdiğini, bunun dış yapraklarda daha fazla miktardayken iç kısımda kalan yapraklarda oldukça azaldığını da belirtelim.
Karides: Düşük miktarda yağ ve kalori içermesine rağmen yüksek miktarda protein ve aminoasit barındırıyor. Ayrıca içindeki glikonlar, bağ dokularını güçlendirme özelliğine sahip ve selülite karşı da tek kelimeyle birebir
Kuzu eti: Kuzu etinde kalori yakma özelliği bulunan 'karnitin' maddesi bolca bulunuyor. Bu madde özellikle karaciğerin çalışması ve temizlenmesine yardım ediyor.
Balık ve deniz mahsulleri: Balık ve deniz mahsulleri sağlıklı bir vücut için en önemli gıdaların başında geliyor Çünkü bunlar kalp ve damarlar için son derece faydalı olan omega-3 gibi doymuş yağ asitleri açısından çok zengin. Süt ve süt ürünleri: Süt ve süt ürünlerinde bulunan kalsiyum, sindirimi kolaylaştıran enzimleri harekete geçiriyor. Yine bu besinlerde bulunan B2 vitamini, vücudun enerji ihtiyacını artırırken karnitin, yağın depolarından alınıp kas dokularına taşınmasını ve orada enerjiye dönüşmesini sağlıyor. Soya sütü ise bu özelliklerin yanı sıra düşük kolesterol içermesiyle de tercih ediliyor.
Papaya: İçerdiği protein ve yağ yakımını hızlandıran enzimler sayesinde sindirimi de kolaylaştırıyor. Yağ, protein ve karbonhidratı birbirinden ayırarak bunların vücut için en iyi şekilde kullanılmasına yardımcı oluyor. Metabolizmayı harekete geçirdiği için vücuttaki yağ oranının azalmasını hızlandırıyor.
Kırmızı dolmalık biber: Gerçek bir C vitamini deposu olan kırmızı dolmalık biber, yağ yakımını kolaylaştırıyor, mide asitlerininin dengeliyor ve sindirimi düzenliyor. Tüm bunlar vücudun zararlı maddelerden daha kolay bir şekilde arınmasını sağlıyor.
Kereviz: Sindirimi kolaylaştıran kereviz, bu özelliğiyle, formunu korumak isteyenler mutlaka bol miktarda tüketmesi gereken besinlerin arasında yer alıyor.
Kuşkonmaz: Bu lezzetli sebzenin 100 gramında sadece 18 kalori bulunuyor. İçerdiği zengin mineraller vücutta drenaj etkisi yaparak kanı temizliyor.
Çay: Çayın hemen hmen tüm çeşitleri yağ yaktırıcı özelliğe sahip. Örneğin yeşil çay, içindeki bioflavonoidler yardımıyla metabolizmayı harekete geçiriyor ve düzenliyor. Mate çayı ve Çinli Pu-erh çayı da benzer özelliklere sahip.
Domates: Potasyum açısından zengin domates sindirimi de çok kolaylaştırıyor. İçindeki mineral ve vitaminler tüketeni tok ve zinde tutuyorr. İçindeki likopen ise çok etkili bir antioksidan ve hücreleri koruyor.
Limon, portakal, greyfurt: Gerçek birer C vitamini deposu olan bu meyveler içerdikleri flavonoidler sayesinde hem iyi birer yağ savaşçısı hem de bağ doksunu güçlendirdikleri için cildin dostu. Midesini düşünenler portakal yerine greyfurtu tercih edebilir…
Spor yapmak son derece sağlıklı. Ancak maksimum yararı sağlayabilmek için uygun yaşta doğru sporu yapmak gerekiyor. Aksi halde spor yapalım derken sakatlanmak işten bile değil. Sağlıklı bir yaşam için spor yapmanın gerekliliğini herkes biliyor. Son yıllarda jogging yapanların, yüzenlerin, tenis oynayanların sayısı hızla artıyor. Ancak spor seçimini doğru yapmak çok önemli. Peki spor seçimi yaparken üzerinde durulması gereken faktörler nelerdir? Bu sorunun yanıtını ve sporun faydalarını Acıbadem Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Güven verdi. Çocuklar için spor Spor yalnızca yetişkinler için değil; çocuklar için de yararlı. Ancak, gerçek faydayı sağlamanın yolu uygun yaşta doğru spor dalını tercih etmekten geçiyor. Örneğin kemik gelişimi yeterince sağlanmadan çocuğunuza binicilik, karate, boks gibi sporları yaptırmanız ona faydadan çok zarar getiriyor. Ancak, daha küçük yaşlarda onu en uygun spor dalına yönlendirmeniz, gelişimi açısından inanılmaz yararlı.
Peki çocuklar için hangi spor dalları daha uygun? Prof. Dr. Güven bu soruyu şöyle yanıtlıyor: "Küçük çocuklara temel sporlar yaptırılmalıdır. Örneğin, Halter, boks ve diğer dövüş sporlarına başlama yaşı geç olmalıdır. 12-13 yaşından sonra başlamalıdır. Ancak bu zamana kadar çocuk atletizm dalları, jimnastik gibi temel sporlar yapmalıdır.Yüzme ve basketbol en erken başlanabilecek sporlardır."
Gençler için spor
Spor yaparken de genç olmak avantajlı. Gençlere bütün sporlar serbest. Ancak spor seçerken bazı noktalara dikkat etmeleri koşuluyla! Peki nedir bu noktalar? Yanıtı Prof. Dr. Güven veriyor:
Kendini tanıma gencin kendi kişilik yapısını ve sosyal yapısını düşünmesinde yarar var. Paylaşmayı seven sosyal olmayı ve kalabalık gruplar içinde olmayı seven gençler takım sporlarını, buna karşın daha içine kapanık veya yalnızlığı seven yapıdaki gençler ise bireysel sporları seçmeli. Dikkat edilecek diğer önemli bir husus ise ailenin ekonomik durumu. Maalesef ülkemizde gençlere sağlanan spor bursları olanağı çok kısıtlı. Bu nedenle sosyo ekonomik olarak düşük düzeyli ailelerden gelen gençler, pahalı spor malzemelerinin ve spor yapılacak pahalı mekanların gerektiği spor türlerini seçememektedirler. (Örneğin, kayak, tenis, golf.... vb.)
Beklentiler
Düşük sosyo - ekonomik düzeyli ailelerin çocukları ve ilerde çok para kazanmayı düşünen gençler popüler ve ilerde profesyonel olarak yüksek ücretler kazanabilecekleri, futbol, basketbol gibi sporları tercih ediyor. Spordan ekonomik beklenti yoksa daha çok hoşlanılan veya bulunulan yerde en kolay ulaşılabilen spor dallarını tercih etmekte fayda var. Ekonomik sorun yoksa, golf, tenis, kayak gibi sporları tercih etmek son derece yararlı. Bu sporların diğer faydası da, ileride iş ve sosyal yaşamda diyalog sağlamada çok kullanılan sporlar olması ve sosyal haz sağlamaları.
40’ından sonra spor
40 yaş üzerinde genellikle sosyal ortamlarda yapılabilecek olan sporları seçmek gerekiyor. Golf ve tenis en iyi örnekler. Bunun dışında jogging, yüzme, trekking, bisiklet, yürüyüş gibi sporları da tercih etmekte yarar var. 40 yaşın üzerinde spor yapacak kişilerin önce " fit" yani spora uygun bir fizik yapıya sahip olmaları şart. Bu amaçla " fitness" salonlarına gitmek son derece faydalı. Bu şekilde önce fazla kilolar atılıp, kaslar ve eklemler uygun güce geldikten sonra diğer sporlara geçmek daha doğru.
Prof. Dr. Güven bu yaş grubundakilere şu uyarılarda bulunuyor: "Bu yaş grubunda spor yapılırsa haftada en az 3 gün spor yapılmalı ve her aktiviteden önce mutlaka ısınma ve germeler ihmal edilmemelidir, aksi takdirde spor yaralanmaları kaçınılmaz olur. Hafta sonu sporculuğu tehlikelidir.Bütün hafta durup, hafta sonunda bir gün aşırı yüklenme yapılırsa adaleler ve refleksler hazır olmadığı için kolay sakatlanma olur.
Ayrıca kalp yeterli hazırlanamadığı için, ani kalp sorunları yaşanabilir. Örneğin, aylarca hiç spor yapamayıp, kayak mevsimi geldi diyerek, hemen kaymaya başlanırsa ciddi kırık, çıkık, bağ ve adale kopmaları oluşabilir."
Ancak spora başlamadan önce donanımlı bir sağlık kuruluşuna başvurarak spora engel bir durumunun olmadığından emin olmak gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.
Uygun sporu seçerken
İsteyen herkes istediği spor dalını seçmekte serbest değil. Bu açıdan dikkat edilmesi gereken faktörler var. Prof. Dr. Güven bu etkenleri şu ana başlıklar altında topluyor.
Yaş: Her yaşa göre değişik sporlar yapmak gerekiyor.
Vücut yapısı: Kişinin spora uygun fizik yapıda olup olmaması veya hangi spor türlerine uygun olduğunun bilinmesi önemli. Daha önceki spor geçmişi ve genel sağlık durumu seçeceği spor dalını belirliyor.
Kendine güven
Vücudu ve organları kullanma yetenekleri
Bireysel spor veya takım sporları seçiminde sosyal yetenekler önemli.
Sportmenlik ve ahlak
Fiziksel aktivitelerden hoşlanma eğlenme
Maliyet
Çocuklarda ailenin desteği
Emniyet: Yapılacak spor için uygun şartların olup olmaması da önem taşıyor.
Püf noktalar
Sigara içmeyin:Sigara içme spor yapmak için önemli bir handikap. Solunum ve kalp sistemi üzerine olan olumsuz etkileri yanında, kas ve tendon (kas kirişleri) dayanıklılığını azalttığı ve kas-tendon kopmalarına zemin hazırladığı biliniyor.
Spor yaparken doğru ayakkabı ve giysileri tercih edin: Uygun ayakkabı seçimi birçok problemi önlüyor. Ayakkabının taban yumuşaklığı, ayağa oturması önemli. Sıkan ayakkabılarda kemik büyümeleri, sinir sıkışmaları sıklıkla görülüyor.
Yapılan spora göre: koruyucu dizlikler, dirseklikler, bileklikler, kask gibi yardımcı teçhizat gerekiyor.
Açık alan sporları: Şapka ve güneş gözlüğü kullanın.
Omuz kaslarınız stres, masa başı çalışma gibi nedenlerle sertleşebilir. Basit hareketlerle omuzlarınızı rahatlatabilir ve daha güçlenmesini sağlayabilirsiniz.
Dik olarak ayakta durun ve kollarınızı yanlarda tutun. Bacaklarınızı açıp, kollarınızı omuz hizasında (uçak kanadı gibi) kaldırın ve 5 - 10 saniye kaldırın.
Daha sonra kollarınızı başınızın üzerine dik olarak kaldırın ve avuç içlerinizi birleştirin. Kollar yukarı doğru gergin olmalı.
Sol elinizle sağ kürek kemiğinize dokunun. Sağ linizle de başınızın üzerinden sol kolunuzun dirseğini tutarak arkaya doğru nazikçe itmeye çalışın. Gergin bir şekilde 10 -15 saniye bekleyin ve hareketi diğer kol için tekrarlayın.
Bu egzersizleri her iki omuz ikin 2-3 kez tekrarlayın.
Kollarınızı daha sonra normal poziyonunda indirin.
Uyarılar
Egzersizleri yaparken kendinizi fazla zorlamayın.
Omuzlarınızı aşırı germeyin. Bu ağrı ve acıya neden olabilir.
Bu aktiviteyi ne kadar yapmanız gerektiği konusunda uzman bir danışmandan bilgi alın
Günlük alınması gereken enerji, protein, vitamin ve mineral oranları ramazan ayında da değişmiyor. Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Seçil Kenar “Ramazan ayında sağlıklı beslenme”ile ilgili bilgi verdi. Ramazanda yanlış beslenme pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor Sahurdan sonra başlayan açlık süresince kan şekeri düşmeye başlıyor. Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu kişilerde metabolizma hızı azalıyor. Su tüketimine dikkat edilmemesi sonucunda vücut su oranı azalıyor, su-tuz dengesi bozuluyor bununla beraber halsizlik, işte verimsizlik, depresyon, konsantrasyon güçlüğü, uyuklama, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi bir çok sağlık problemi yaşanabilir. Ramazan ayı boyunca dengesiz ve sağlıksız beslenen kişilerde başta mide - bağırsak hastalıkları olmak üzere birçok hastalık oluşma riski de artmaktadır. İftar ve sahurda yanlış beslenmede en çok yapılan hatalar; sahura kakmamak, sahurda fazla miktarda, yağlı besinler tüketmek, iftarda çok miktarda ve çok çeşitte yemek yemek, ağır, kan şekerini hızla yükselten gıdaları ağırlıklı almak, hızlı yemek yemek ve yeteri kadar sıvı tüketmemek sayılabilir.
Ramazanda hangi besinleri tercih etmeli, nelere dikkat etmeliyiz?
SAHUR: Birçok kişi sahura kalkmamak için akşam yatmadan önce yemek yer ve sahurda sadece su içerek tekrar uyur. Bu da ortalama18 saat gibi uzun bir süre aç kalınmasına ve metabolizma hızının yavaşlamasına sebep olmaktadır. Çok uzun açlıklarda kan şekeri düşer, boş midede asit salgısı artar, tansiyon düşer. Ertesi gün aç kalma süresi uzamasıyla metabolik hız düşer, halsizlik, baş ağrısı görülür. Bu yüzden bütün geceyi ve ertesi günü aç geçirmemek için mutlaka sahura kalkılmalıdır. Fakat sahurda yemek yenilip yatılacağından dolayı sindirim ve metabolizma yavaştır. Buna bağlı olarak sahurda tüketilen besinlerin miktarı ve çeşidi çok önemlidir.
Sahurda yağlı ve ağır besinler tüketildiğinde metabolizma hızı yavaş olduğundan vücuda alınan besinlerin yağa dönüşümü daha fazla olacaktır. Ayrıca bu tür yağlı ve ağır besinler tüketilip ardından yatıldığında ciddi reflü ve mide rahatsızlıkları görülebilmektedir. Bunun yanında diğer yapılan bir hata ise sahurda tatlı besinlerin fazla, protein içeren besinlerin ise az tüketilmesidir. Şeker içeriği yüksek gıdalar kan şekerini hızla yükseltirler ve hızla düşürürler, bu da ertesi gün çok çabuk acıkmamıza ve kan şekerinin çok daha çabuk düşmesine sebep olacaktır.
Sahurda yağlı ve ağır besinler yerine daha hafif, yağ oranı düşük, tok tutması ve günlük almamız gereken protein ihtiyacının karşılanması bakımından protein içeriği yüksek, kan şekerini hızla yükseltmeyen kompleks şekerlerden oluşan bir öğün olmalıdır. Süt, peynir, zeytin, kepekli ekmek, çorba, domates, salatalık, biber, reçel gibi kahvaltılık besinler veya süt, yulaf gevreği, meyve gibi besinlerden oluşan hafif bir öğün tüketmek en doğrusudur. Unutulmamalıdır ki günlük su ihtiyacımız 2-2.5 litredir ve tüm gün su içilemeyeceğinden dolayı sahurda bol sıvı alınmalıdır.
İFTAR: Bütün gün açlıktan sonra kan şekeri çok düşük olduğundan dolayı iştah ve doyma eşiği artar, hızlı yemek yenir. Bunun sonucu olarak çok kısa zamanda çok miktarda besin tüketimi istemi doğaldır. Kan şekerini hızla yükseltmeyecek, hafif, az yağlı, posa miktarı fazla besinlerden başlamak en doğrusudur. Birden çok fazla miktarda yemek yemek boş olan mideye yüklenilmesine sebep olacaktır. Böylece sindirim zorlaşacak, midede ağırlık, ekşime, yanma, bulantı, uyku basması, bağırsaklarda kabızlık, şişkinlik gibi sağlık problemlerine yol açacaktır. Bu nedenle ilk oruç açıldığında hurma, peynir, domates, zeytin, kepek ekmek gibi kahvaltılıklar veya çorba, etli sebze yemeği, kepek ekmek gibi hafif yemeklerle yemeğe başlanmalı yavaş, sindirime zaman tanıyarak 15-20 dakika sonra az yağlı/ızgara et yemeği, kurubaklagil, sebze yemeği, salata, ayran, cacık gibi yemeklerle devam edilmelidir.
Mutlaka yemekle beraber ve yemekten sonra bol su içilmelidir. Kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna gibi posalı, glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmek daha doğrudur. Yapılan en büyük hatalardan birisi çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketimidir. Beyin doyma emrini 15-20 dakikada verir. Çok hızlı yemek yendiğinde bu süre içerisinde yüksek miktarda, kalorili besinleri yiyebiliriz. Bu yüzden mutlaka her yudumdan sonra çatal, kaşık ve bıçağı bırakarak, tekrar almak tekniğini kullanmak bizi yavaşlatacaktır.
İftar sofralarını hazırlarken her besin grubundan dengeli yemekleri içeren mönü oluşturmalıyız. Diğer çok sorulan soru ise orucun hurma ile açılmasının doğru olup, olmadığıdır. Hurma; şeker, fibrin, karbonhidrat, demir ve magnezyum kaynağıdır. Şeker içeriği kuru hurma da yüzde75-80 oranındadır. Bağırsak hareketlerini arttırıcı özelliği vardır, konstipasyon (kabızlık) durumunda tüketimi önerilir. Kurutulmuş meyvelerde ki gibi demir içeriği yüksek olduğundan anemi (kansızlık ) hastalarında diyete eklenebilir. Oruç tutulduğunda uzun süre açlık sonrasında kan şekeri düşük olmasından dolayı kan şekerini hızla yükselten şeker oranı yüksek besinlerin çok yüksek miktarda tüketimi önerilmemektedir. İlk oruç açıldığında 1-2 adet hurma tüketiminde sakınca yoktur, ardından diğer kahvaltılıklarla yemeğe başlanabilir. Fakat fazla miktarlarda tüketildiğinde kan şekerini hızla yükseltebilir.
İftar sonrasında nelere dikkat etmeliyiz?
Yemekten hemen sonra çay, kahve içmek doğru değildir. Çay ve kahve Demir emilimini azaltmaktadır, bu yüzden en az 2 saat ara verilmelidir. Tatlı yenmek isteniyorsa hamurlu, ağır tatlılar yerine sütlü tatlılar ara öğün olarak tüketilebilir. Ara öğün olarak en iyi alternatif ise meyve yemektir. Çay veya kahve yanında kek, kurabiye türü yağlı gıdalar yerine kepekli bisküvi tercih edilmelidir. Kuruyemiş yenilmek istenirse 4-5 fındık, 2-3 ceviz tüketmek yeterlidir.
Şeker hastaları, kalp hastalığı olanlar, kronik böbrek yetmezliği tanısı olanlar, ağır enfeksiyon geçirenler, sindirim sistemi hastalığı olanlar doktorlarına danışmadan oruç tutmamalıdırlar. Hamileler ve emzikli bayanların bebeğe zarar verebileceği için oruç tutmaları sakıncalıdır.
• Mutlaka sahura kalkılmalı, sahurda hafif besinler tüketilmelidir.
• Günde 2-2.5 litre sıvı ihtiyacımızı karşılamak amacıyla yeterli miktarda su tüketmeliyiz
• İftarda ilk önce hafif, az yağlı gıdalarla yemeğe başlamalıyız.
• Yemekleri yavaş yavaş ve az porsiyonlarda tüketmeliyiz.
• Kan şekerini hızla yükselten besinler yerine posa miktarı fazla kepekli ürünler tercih edilmelidir.
• İftarda kızartma ve yağlı besinler yerine ızgara, haşlama, buğulama yöntemleri kullanılarak pişirilmiş hafif yemekler tercih edilmelidir.
• Tatlı tüketilmek isteniyorsa hamurlu, ağır tatlılar yerine sütlü hafif tatlılar tercih edilmelidir.
• Ara öğün olarak meyve en iyi tercihtir.
• Haftada 3 kez düzenli egzersize devam edilmelidir.
• İftar mönüsünü hazırlarken her grup besinden dengeli bir mönü hazırlamaya özen gösterilmelidir.
Örnek Mönü
Sahur: Haşlanmış yumurta
1 dilim peynir
Domates- salatalık
Zeytin
2 ceviz
Tam buğday ekmeği veya 1 kase çorba
İftar: Hurma veya 1 kase çorba
Peynir
Zeytin
1 dilim tam buğday ekmeği
15-20 dakika sonra
Etli sebze yemeği veya ızgara et
Salata
Yoğurt/ayran/cacık
Kepekli ekmek veya bulgur pilavı veya kepekli makarna
Ara: Meyve
Ara: Sütlü tatlı veya 1 bardak süt
Beslenme tipi ile saatlerinin değişmesi ve hareketin azalması nedeniyle Ramazan ayında kilo almak kaçınılmaz hale geliyor. Ancak uzmanların önerdiği dengeli beslenme yöntemiyle şişmanlamak bir yana, kilo bile verilebiliyor. Ramazan ayının gelişiyle birlikte oruç tutanların günlük beslenme şekli birdenbire değişiverir. Genelde 3 öğünden ibaret olan günlük beslenme 2 öğüne düşerken özellikle kırmızı et, ekmek, pilav, makarna, hamur işleri, tatlı ve börek tüketimi artar. Buna karşılık meyve, sebze ve beyaz et tüketimi azalır. Oysa ki ister 3 öğün, isterseniz 2 öğün yiyin; günlük almanız gereken karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineral oranları hep aynı olmalıdır.
Dengeli beslenerek 'Ramazan ayında hiç diyet olur mu?' diyenlere yanıtımız: Evet. Bir günde almanız gereken besin değerlerini iftar ve sahura akıllı bir şekilde bölüştürerek sağlıklı bir şekilde kilo verebilirsiniz. Bunun için Ramazan'da sıkça yapılan beslenme hatalarından kaçınmalısınız. Bahar Tıp Merkezi Uzman Doktoru M. Ali Çelebi, beslenme hatalarını şöyle sıralıyor: 'İftarda boş mideye birden yüklenip hızlı ve çok yemek midede ağırlık, yanma, bulantı, gaz ve kabızlık gibi sorunlara yol açıyor; yemek esnasında su içmek sindirimi güçleştiriyor. İftarda ağır yemekler yiyip sahura kalmamak mideyi zorluyor.'
Az ama sık yemeği ve iftar ile sahur öğünlerini 3-4 öğüne paylaştırmayı öneren John F. Kennedy Hastanesi Diyetisyeni Selçuk Yurttaş ise oruç tutarken kilo almamak için öncelikle dengeli beslenmenin ve besin değeri yüksek olan kaliteli besinlerin önemine değiniyor. Yurttaş'a göre oruca 1 bardak su ve iftariyeliklerle başladıktan sonra bir kâse çorba içip ara verilmeli; daha sonra hafif bir sebze yemeği, ızgara et, yoğurt ve salata ile devam edilip sahura kadar bol su içilmeli ve meyve yenmeli. Diyetisyen Banu Kazanç ise sahur öğününde reçel, bal, domates, peynir ve 2-3 dilim ekmek yemeyi öneriyor. Veya az yağlı börek, pilav ya da makarna ile hoşaf veya taze meyve suyunun ideal bir sahur yemeği olduğunu belirtiyor. Susuzluğu giderici özelliğinden dolayı sahuru çayla tamamlamak gerektiğinin altını çiziyor.
Ramazan'da nelere dikkat etmelisiniz?
Ramazan ayında, oruç tutan kişilerin mide ve sindirim sistemi farklı çalışmaya başlar, bu nedenle yemek yerken birçok şeye dikkat etmek gerekir.
* Yaklaşık 12 saat dinlenmeye çekilen mideye aniden yüklenmek, sindirim sorunlarına neden olabilir. Orucu hafif yiyeceklerle açın.
* Ramazan ayı süresince yapılan başlıca beslenme hatalarından biri de az meyve yemektir. Günde en az 2 porsiyon meyveyi çiğ ya da komposto olarak tüketin.
* Ramazan ayında kişinin tatlı ihtiyacı artabilir. Bu gereksinim kalorisi azaltılmış tatlılarla giderilmeli. Yağlı ve ağdalı tatlılar yerine hoşaf, komposto veya sütlü tatlılar yiyin.
* İftar sırasında yemekle birlikte çay ve kahve içmek yemeklerden alınan vitaminleri öldüreceğinden bu içecekleri yemekten bir süre sonra içmenizde yarar var.
* Ramazan'da kilo vermek istiyorsanız günlük almanız gereken kaloriyi iftar ve sahur öğünlerine paylaştırın. Sebze ve meyve gibi düşük kalorili besinlere ağırlık verin. Hareketsiz kalmayın. İftardan sonra mutlaka yürüyüş yapın.
* Mutlaka sahura kalkın. Bu şekilde hem aç kaldığınız süre azalır hem de metabolizmanız daha az yavaşlar.
* Kolesterolünüz yüksekse ve oruç tutuyorsanız kırmızı et ve tereyağı tüketimini sınırlamanız, haftada en az 1-2 kez balık ve kuru baklagil yemeniz gerekiyor.
* Oruç tutarken vücut uzun süre susuz kalacağı için, iftar ve sahur arasında bol su içmeye özen gösterin.
* Su içmek bağırsak ve böbreklerin çalışmasını hızlandırır. Ancak yemek esnasında su içmek, sindirim sistemini bozabilir.
* Ramazan'da sigara tiryakilerinin çoğu, iftar yemeğine başlamadan hemen bir sigara içer. Aç karnına içilen sigaranın zararları çok daha fazla olduğu için, yemekten önce sigara içmeyin.
Oruç ne zaman sakıncalı?
Uzun bir açlıktan sonra ağır yemek, kalbin yükünü artırabilir. Dolayısıyla kalp krizi, yüksek tansiyon, beyin kanaması ve felç gibi hastalıklar artabilir. Mide ülseri vakalarında ülseri azdırabilir. İnsülin iğnesi kullanan, hamile olan, kan şekeri normalin altına düşen ve 65 yaş üzerinde olan, düzenli ilaç kullanmayıp diyetini uygulamayan şeker hastaları oruç tutamaz. Kan şekeri 140'ın altında olan ve insülin iğnesi kullanmayan ikinci tip şeker hastaları oruç tutabilirler. Oruç tutmak kişiyi manevi açıdan rahatlattığı için stresten uzak tutuyor. Bu durumdan en çok asabi şekeri ve tansiyonu olanlar yararlanırlar. Oruç tutan şeker hastası sahura mutlaka kalkmalı. Ramazan'da kandaki şeker düzeyi ilk günlerde düşer, ancak ikinci haftadan sonra kan şekeri 40 ile 80 puan arasında yükselir. İftarda tıka basa yemek yemek, pankreasın yorulmasına ve kan şekerinin artmasına neden olur. Diyabet ve tansiyon hastaları, ateşli hastalıkları olanlar, sık ilaç alımının gerektiği durumlarda, akıl hastaları, verem ve kanser hastaları oruç tutmamalıdırlar.
Ramazan için diyet önerileri
Türk Kalp Vakfı Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Sumru Özbay'ın Ramazan özel diyeti
Sahur önerileri
* 3 kibrit kutusu kadar peynir, 5-6 zeytin, bol salata, 4 dilim ekmek, bol salata. Veya:
* 1 kibrit kutusu kadar peynir, 1 yumurta, 5-6 zeytin, söğüş salata, 4 dilim ekmek.
Veya:
* 7-8 çorba kaşığı makarna, 1 porsiyon beyaz veya kırmızı et, komposto. Veya:
* 3 yumurtalı menemen, 4 dilim ekmek, çay ya da kahve.
İftar önerileri
* 1 kâse çorba, 1 porsiyon et (tavuk ya da balık), 1 porsiyon sebze yemeği, yarım su bardağı yoğurt, salata, 2-3 dilim ekmek.
Veya:
* 1 kâse çorba, 1 porsiyon et, 1 porsiyon sebze yemeği, salata, yarım su bardağı yoğurt, 5-6 çorba kaşığı pilav veya makarna, 1 kâse komposto.
Diyetisyen Aşkın Yüksel'in Ramazan özel diyeti
Sahur önerileri
* 2 yumurtalı menemen, çay, 2 dilim kepek ekmeği, 1 meyve.
* 1-2 kibrit kutusu kadar beyazpeynir, 5-6 zeytin, 2 dilim kepek ekmeği, 1-2 mevsim meyvesi.
Veya:
* 1 kâse yoğurt, 2 dilim tepsi böreği (4-5 kibrit kutusu kadar), 1-2 mevsim meyvesi. Tatlandırıcı ile hazırlanmış kuru kayısı veya erik kompostosu.
Sahur önerileri
Çalışanlar için:
* Hurma, zeytin veya su ile orucu açın. 1 kâse sebze veya mercimek çorbası, 1-2 dilim kepek ekmeği, 1-2 kibrit kutusu kadar beyazpeynir.
* Yağsız peynirli tost, söğüş salata, 1 elma veya mandalina.
Evde oruç açanlar için:
* 1 porsiyon ızgara balık, 4-5 çorba kaşığı zeytinyağlı sebze yemeği , 2 dilim kepek ekmeği
Saat 21:00'de: 2-3 meyve, Komposto, Hafif sütlü bir tatlı
Kilo vermek için denemediğim yol kalmadı diyorsanız bir de limon diyetini deneyin. Hem kilo vereceksiniz, hem de cildiniz güzelleşecek!Kilo vermek istiyorsanız, haftada 7 bin kalori az almalısınız. Yani her gün bin kaloriyle vedalaşmalısınız. Bir hafta süreyle uygulayacağınız bu diyette yağ alımı en aza indiriliyor ve günlük alınan kalori ortalama olarak 1200 kalori dolaylarında. Toksinleri attırma özelliğine sahip olan limon, vücudun su tutmasını ve dolayısıyla da selüloit oluşumunu önlüyor. Üstelik yiyeceklerinize limon kattığınızda günlük olarak almanız gereken C vitaminini de karşılamış olacaksınız. Tabii ki bu diyetin faydaları bunlarla sınırlı değil; 1 hafta içinde hiç zorlanmadan 2 kilo verebilirsiniz de!
Sabah (7 gün için)
1 fincan şekersiz çay,
2 dilim diyet ekmek,
1 çorba kaşığı limon marmeladı.
Pazartesi
Öğle
2 tatlı kaşığı sıvıyağ, 2 tatlı kaşığı peynir ve limon suyu ile pişirilmiş pilav (70 gram) Karışık salata, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1 limon suyu ile tatlandırılmış yarım limon suyu ile tatlandırılmış 1 kase meyve salatası.
Akşam
Yağsız etle, yine yağsız olarak sadece limon suyu ilave edilerek pişirilmiş kuşbaşı et (120 gram) 1 kepekli sandviç (veya 1 paket diyet bisküvi) 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1 limon suyu ile pişirilmiş ıspanak.
Salı
Öğle
Üzerine biraz zeytinyağı ve 1 limonun suyu gezdirilmiş 150 gram fırında balık 1 kepekli sandviç (veya 1 paket diyet bisküvi) 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve yarım limonun suyuyla pişirilmiş taze fasulye.
Akşam
150 gram tavuk göğsü (1 tatlı kaşığı sıvıyağ ve yarım limon suyu ile pişirilmiş). Yarım limon suyu ve çok az sıvıyağ ile ızgara edilmiş dolmalık biber 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi).
Çarşamba
Öğle
Yoğurt ve limonla pişirilmiş 70 gram makarna, zeytinyağı ve 1 limonun suyu ile tatlandırılmış karışık salata, yarım limon suyu ve az şekerle karıştırılmış bir kase çilek.
Akşam
Maydanoz, yarım limon suyu ile pişirilmiş 150 gram ahtapot, zeytinyağı ve yarım limon suyuyla pişirilmiş taze fasulye, 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi).
Perşembe
Öğle
40 gram dil peyniri, 30 gram diyet ton balığı, 5 yeşil zeytin ve limon suyuyla hazırlanmış salata, 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi), muz ve üzüm dışındaki meyveler ve yarım limon suyu ile hazırlanmış meyve salatası.
Akşam
Limonla ve domatesle tatlandırılmış 150 gram palamut, yarım limon ve çok az zeytinyağı ile tatlandırılmış 150 gram salata, 2 tane haşlanmış patates.
Cuma
Öğle
Çok az sıvıyağ ve limon suyu ile tatlandırılmış 120 gram rosto 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi), 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve yarım limonun suyuyla pişirilmiş taze fasulye.
Akşam
2 tatlı kaşığı sıvıyağ, 2 tatlı kaşığı peynir ve limon suyu ile pişirilmiş pilav (70 gram) 120 gram haşlanmış, zeytinyağı ve limon suyu ile tatlandırılmış dil limon suyu ve çok az zeytinyağı ile tatlandırılmış 150 gram salata.
Cumartesi
Öğle
Limon suyuyla tatlandırılmış 120 gram ızgara tavuk, 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi), 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 1 limon suyu ile pişirilmiş ıspanak.
Akşam
70 gram haşlanmış pirinç, sebze, 20 gram peynir, 30 gram diyet ton balığı, zeytinyağı ve limon sulu salata, muz ve üzüm dışındaki meyveler ve yarım limon suyu ile hazırlanmış meyve salatası 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile tatlandırılmış domates salatası.
Pazar
Öğle
70 gram makarnayı pişirip, rendelenmiş 1 limonun kabuğu ve sıvıyağ ile tatlandırın. 40 gram kaşar peyniri serpin. 1 tatlı kaşığı sıvıyağ ve yarım limon suyu ile tatlandırılmış taze fasulye 1 portakal veya greyfurt (C vitamini ve antioksidan açısından çok zengin).
Akşam
Çok az zeytinyağı ve limonla tatlandırılmış 150 gram fırında pişirilmiş balık. 1 kepekli sandviç (veya bir paket diyet bisküvi) 1 tatlı kaşığı sıvıyağ ve 1 limon suyu ile tatlandırılmış ıspanak.
Ramazan boyunca oruç tutarken aynı zamanda fazla kilolarınızdan da kurtulabilirsiniz. İftar ve sahurda un, şeker ve tuzu unutun! Sahurda protein, iftarda ise bir kase çorbanın ardından sebze yemeğini tercih edin.Medical Park Bahçelievler Hastanesi'nden İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Beşışık, Ramazan'da kilo vermeyi hedefleyenlerin merak ettiği soruları yanıtladı: * Zayıflamak isteyenler için Ramazan bir fırsat mıdır? Ramazan psikolojik, sosyal ve inanç boyutu ile kilo verme için iyi bir başlangıç olabilir. Fazla kilolu kişiler için Ramazan eşsiz bir fırsattır. Hafif fizik aktivite ile zenginleştirilmiş, doktor gözetiminde dengeli bir diyet, Ramazan'ın yaşam şeklini değiştirmesi için uygun ortamı hazırlar. Ramazan ayı genellikle kilo alınan bir dönem olarak bilinse de, uzman gözetiminde düşük kalorili ve dengeli besinlerden oluşan, araları iyi belirlenmiş, iftar ile sahur arasına sık öğünler yerleştirilmiş bir programla sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz. İftarda ve sahurda bol su tüketilmesi, iftarda bir tabak yemekten sonra 15 dakika ara verilmesi, genel önlemlerdendir.
SUSUZLUĞU SAHURDA YENİN
* Ramazan'da enerji açığını karşılamak için neler tüketilmeli? Ramazan ayında kan kolesterol ve ürik asit düzeyleri yükselebilir. Günlük kalori ihtiyacının yüzde 30 veya daha azı yağlardan karşılanmalı. Kompleks karbonhidratlar, baklagiller, sebze ve meyveler tercih edilmeli. Hurma; lif, potasyum ve magnezyumdan zengin iyi bir karbonhidrat kaynağıdır. Yine fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler sağlıklı protein ve enerji kaynaklarıdır. Şeker, beyaz un gibi rafine karbonhidratlardan, yağlı gıdalardan, sigaradan kaçınılmalıdır. Kafeinli içecekler, hafif de olsa idrar söktürücü etkiye sahiptir; dolayısıyla oruçlu kaldığı dönemde vücudun susuz kalmasına da yol açabilir.
* Hangi gıdalardan kaçınmalı? Mide yakınmalarının önemli bir sebebi reflü hastalığıdır. Hastaların iftar ve sahurda aşırı miktarlarda yemesi, yemek yedikten hemen sonra yatmaları, şikayetlerinin artmasına yol açacaktır. Yine yağlı gıdalar, kızartmalar, salçalı yemekler, turunçgiller, sigara, kafeinli içecekler yakınmaları arttırır.
* Ramazanda diyete başlayacak kişi öncelikle neler yapmalı? Önce hekimine başvurmalı, gerekli tetkikler yapılmalı. Kan tahlillerinin ardından şeker, böbrek hastalığı gibi başka bir hastalığı olup olmadığı belirlenmeli. Daha sonra kişiye özel bir beslenme ve egzersiz programı hazırlanmalı. Egzersiz, yemekten 1-2 saat sonra yapılmalı.
SAHURA KALKAN, KİLO VERİR
* Ramazan ayında kilo artışına neden olan ve en sık yapılan beslenme yanlışları nelerdir? Ramazan'da açlık süresinin uzunluğu, beslenme düzeninin değişmesi ve tüm gün aç kalan bireyin iftar sofrasında sınırsızca yemek isteği, Ramazan sonunda fazla kilo ve çeşitli sindirim sistemi hastalıklarını da beraberinde getirir. Ramazan'da en sık yapılan hata; sahura kalmamak. Zaten uzun olan açlık süresinin daha da uzaması kişinin sağlık ve sosyal yaşantısını olumsuz yönde etkiler. Bunun neden olduğu iftarda aşırı yeme isteği, kişiyi gereksiz ve sağlıksız besinlere yönlendirir; süt, yoğurt sebze, meyve gibi sağlığı koruyucu besinleri göz ardı edebilir. Kişi, iftar ile sahur arasında alması gereken 2-2.5 litre suyu içmeden de günü geçirebiliyor.
* Hangi sorunlarla daha sık karşılaşıyorsunuz? Özenle hazırlanan iftar sofraları miktar, çeşit ve hazırlanma yöntemi olarak sindirim sistemini yorabiliyor. Sağlıklı beslenme önerilerinin önemli parçası olan pişirme yöntemleri (ızgara, fırın veya haşlama) yerine önermediğimiz kızartmalar ve kavurmalar tercih edilebiliyor.
Araştırmalar, doğru diyet yapılabilmesi için kişilerin önce genetik tipinin belirlenmesi gerektiğini gösteriyor.
Tasarrufçular
Enerjilerini çok tasarruflu kullanırlar. Hatta enerji harcamakta cimri bile sayılırlar. Metabolizmalarında ortalamanın altında enerji sarfiyatı olduğu için şişmanlığa eğilimli olurlar. Bu nedenle az kaloriyle yetinmeli, yaşları ilerledikçe beslenme alışkanlıklarına daha fazla dikkat etmelidirler.
Savurganlar
Bu tipler enerji sarfiyatı konusunda çok savurgandırlar. Dinlenme anında bile çok fazla enerji harcadıklarından hayati faaliyetlerini devam ettirebilmek için diğerlerinden daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar. Erkeklerde bu miktar yüzde 10 ile yüzde 25 oranında daha fazladır.
Sakinler
İç huzura sahip oldukları için kilo alırlar. Saatlerce sakinliklerini bozmadan oturabilirler. Bu nedenle metabolizmaları da oldukça ağır işler. Yapılan bir araştırmaya göre, günde fazladan 1000 kalori alan normal kilodaki ‘sakin’ bir kadın, altı ayın sonunda sekiz kilo alırken, aynı miktarda fazla kalori alan sinirli bir yapıya sahip başka bir kadın sadece bir kilo alır.
Hiperaktifler
Günde ekstradan 300 ile 800 kaloriye ihtiyaç duyarlar. Uyku sırasında bile kalp atışlarından kas çalışmasına kadar her şeyi kontrol eden sempatik sinir sistemleri çok fazla çalışır. Sandalye üzerinde farkında olmadan bacaklarını sallayıp, telefonla konuşurken orasını burasını çekiştiren tiplerdir.
Soğukkanlılar
Aldıkları enerjinin çok küçük bir bölümünü ısıya çevirirler. Bu yüzden genel olarak kilo almaya eğilimlidirler. Enerjinin ısıya dönüştürülmesi gıdanın türüyle ilgilidir. Örneğin, et gibi yüksek proteinli besinler ısı üretimini arttırır.
Atılganlar
Bu tiplerin içlerinde adeta bir ateş topu saklı gibidir. Vücutları ısı üretimi için çok fazla enerji harcar. Ne kadar kaslı bir yapıya sahip olurlarsa ısı tüketimleri de o kadar fazla olacaktır.
Yağ Yakıcılar
Vücutları kolay yağ yaktığı için diyetlerden iyi sonuç alırlar. Özellikle yağsız öğünlerden oluşan bir beslenme tarzı onlar için idealdir. Bu tiplerin en iyi oksijen alıp karbondioksit soluyan bir makine şeklinde tarif edebilirsiniz. Alınan besinleri vücutta yağ olarak depolarken dörtte birini harcarlar.
Tatlı Tutkunları
Tatlı, pasta ve şekerlemelere karşı çocukluğundan bu yana zaafı olanlar karbonhidrat yanında vücutlarına çok fazla yağ depolar. Ama bu grup kendi içinde ikiye ayrılır. Tatlı ile birlikte salgılanan seratonin hormonuna bağımlı olanların tatlıdan vazgeçmesi güç olur. Ama uzmanlar böyle bir bağımlılığı olanların beş yıl içinde en sevdikleri yiyeceklerden telkinle vazgeçebildiklerini söylüyor.
Bilim adamlarına göre akıl ve ruh sağlığının merkezi olan beyin, en ufak değişim ve eksiklikten anında etkileniyor. Besin ve mineral değeri düşük, aşırı mayalanmış hamurdan yapılan ekmek, sinir sistemini bozuyor.Hem akıl hem de beden sağlığını koruyan ve fazla kilo aldırmayan beslenmede somon en önemli gıda olarak başrolde. Kilo almadan ruhsal ve bedensel sağlığımızı koruyabilmek için, kalori ve saf nişastalı besinler açısından kontrollü, ama besin kalitesi yüksek bir beslenme tarzı uygulamak mümkün. Omega-3 yağ asitleri,özellikle beyin, retina ve kalpte yüksek oranlarda bulunuyor. Beynin birçok fonksiyonunda önem taşıyor.
DEPRESYONA İYİ GELİYOR
Amerika'da yapılan son araştırmalarda; Omega3, psikiyatrik rejimlerde kullanılmış ve stresse karşı dirençli hale gelen bünyenin ileride oluşabilecek depresyon, intihar eğilimi ve manik depressif dahil birçok psikolojik rahatsızlığı önlediği belirlenmiş. Amerikan Kalp Birliği ve Sağlık Enstitüsü, bu yeni araştırmaların sonuçları doğrultusunda, her yetişkinin haftada en az iki kez balık yemesini tavsiye ediyor. Üstelik tavsiye edilen balıklar başta Somon olmak üzere, tümü oldukça yağlı diye bilinen türden. Normal insan için Omega3' ün, günde 1,2 gram alınması yeterli iken, melankolik yada hafif depresyondakilerin ise 4-5 gr mutlaka tüketmesi gerekiyor. Omega-3’ü almanın en leziz şekli, özellikle somon gibi soğuk denizlerde yetişen yağlı balıklarla zenginleştirilen menüler. Ancak, her balıkta omega-3 yağ asidi yok, ya da miktarı çok az. Derin ve soğuk denizlerde yaşayan balıklarda daha yüksek. Somon, uskumru, gibi balıklar omega-3 açısından daha zengin. Kültür balıklarında omega-3 seviyesi çok düşük. Bu balıklar mısır gibi besinlerle yetiştirildiklerinden yeterli omega-3 yapamıyor.
GÜNE PEYNİRLE BAŞLAYIN
Beslenme uzmanlarına göre; beden sağlığı kadar akıl sağlığını da korumak isteyenler, sabah taze peynir, yumurta, taze meyve suyu veya yulaf ezmesi gibi tahıllar içeren dengeli bir kahvaltı ile güne başlayabilir. Ana öğünlerde balık, yoğurt, bol sebze ve meyve, tam buğday unundan ekmek, bulgur gibi besinler, hem beyin işlevleri için gerekli maddelerini verir, hem de şişmanlık ve kalp damar hastalıklarından korur. Yemek aralarında meyve veya bir miktar fındık, badem gibi yiyecekleri tüketmekte yerinde bir alışkanlıktır. Akşam yemeklerinde ise özellikle ìomega 3" yağ asitleri açısından zengin, somon gibi yağlı bir balık yanında, yoğurt, salata ve meyve, tercih edilmelidir. SOMONUN ÖYKÜSÜ: Yüksek dağlarda kaynayan ırmakların yataklarına bırakılan yumurtalar burada döllendikten sonra, ortak çıkan yavrular gelişene kadar bu soğuk sularda yaşarlar. Daha sonra aşağılara inip denize açılan Somon Balıkları iyice olgunlaştıktan sonra koku duyularını kullanarak doğdukları yere yani ırmak yataklarına doğru bir dönüş yolculuğu yaparlar ve neredeyse zıplayarak suyun akışının tersine, yukarıya doğru çıkarlar. Kendi yaşamlarının başladığı yere yeni yaşamlar verecek yumurtaları bıraktıktan sonra Somon’un yaşam misyonu biter ama yaşam döngüsü devam eder.
ESKİMOLARIN SIRRI
Eskimolar yağı ve kolesterollü gıdaları bol miktarda tüketmelerine rağmen kalp problemleri yaşamıyorlar. Tek nedeni ise balıktaki Omega- 3’ler. Eskimoların kan örneklerini inceleyen araştırmacılar, batılı insan kanında çok düşük seviyede rastlanan bazı maddelerin, eskimoların kanında çok yüksek oranlarda bulunduğunu saptadı. Bu maddeler, Poliınsatureol (çok doymamış) yağların uzun zinciri Omega-3 grubundan olan EPA ve DHA idi. Daha ileriki çalışmalar her iki maddenin de özellikle Somon ve Ringa gibi yağlı balıklarda bulunduğunu kanıtladı.
Güzellik, hiçbir karşılık beklemeden hoşlanmaksa eğer, önce kendimizden başlamalı işe… Küçük sihirli dokunuşların tadına varmalı… Bir göz kalemi, bir pudranın sihriyle fırlamalı sokağa… Öyle, bolca, yoğurt gibi değil, usul usul, az az, hafif hafif ... Abartmadan, yokmuş gibi.Cilt: Pürüzsüz ve taze bir cilt her zaman makyajdan önce gelir. Öyleyse, cilt tonunuza yakın renklerde bir kapatıcı ve fondötenle işe başlayabilirsiniz. Fondötenin yüzünüzde 'yokmuş' hissi vermesi ve doğal görünmesi önemli. Bunun için yeni çıkan krem fondötenler ideal. Cildinize uyumlu kapatıcıyı yüzünüzün tümüne sürün, sonrasında da fondöteni tüm yüzünüze eşit olarak uygulayın. Fondötenin kötü durmaması için teninizden bir ton koyu renk fondöten tercih edin. Cildinize krem gibi yumuşaklık hissi veren ve pürüzsüz görünüm sağlayan toz fondötenle güzel bir sonuç elde edebilirsiniz. i.d. bare Minerals marka toz fondötenin fiyatı 78 YTL.
YANAK
Doğal görünmekte kararlıysanız, yüzünüze duş sonrası pembeliği kazandıracak renkte allık seçin. Pembe ya da turuncu tonlarında allık cildinize parıltı verecektir. Allığı yüzünüzün dışına doğru, dairesel hareketlerle sürün ve uyumlu olması için rujunuzla aynı tonlarda olmasına dikkat edin. Bunun için size tavsiyemiz değişik renk kombinasyonları yapabileceğiniz çok renkli allıklar.
Bu allıklarla yanaklarınızda istediğiniz rengi daha kolay elde edebilir, gerektiğinde allığın rengini koyulaştırabilir ya da açabilirsiniz. Red Earth marka allık pembe ve tonlarını sevenler için ideal. Kanyon'da Douglas mağazalarında bulacağınız allığın fiyatı 56 YTL.
GÖZLER
Gözlerinizin belirgin, çekici ama bir o kadar da doğal görünmesi için yine açık tonları tercih edin. Açık pembe, lila, gök mavisi ve açık kahve tonları bahar makyajı için ideal renkler. Daha ışıltılı bir göz makyajı için de açık renkte ışıltılı veya simli far kullanabilirsiniz.
Parlaklık elde etmek için farklı bir alternatif de beyaz farın üzerine mavi veya yeşil renk bir farla gölgeleme yapmak olabilir. "Rimelsiz çıkmam" diyorsanız, hafif bir rimeli kirpiklerinizin en dibinden yukarı doğru sürerek göz makyajını tamamlayın. Loreal far 28.99, Lancome Hypnose rimelin fiyatı 48 YTL.
DUDAK
Yüzünüzün en dikkat çekici bölgesi hiç şüphesiz dudaklar. Dudaklarınız için hem besleyip nemlendiren hem de hoş bir ışıltı ve parlaklık veren rujları tercih edin. Şeffaf parlatıcılar ve nemlendiricili rujlar kullanabilirsiniz. "Yalnız parlatıcı yetmez" diyorsanız da, toprak renklerinde bir rujun üzerine parlatıcı sürebilirsiniz. Bahar makyajının özelliği canlılık ve ışıltı olduğu için, mutlaka parlatıcı kullanın ve mat renklerden uzak durun. Her tene uyumlu ve her tür makyajla uyum sağlayacak doğal renklerdeki Loreal rujların fiyatı 22 YTL.
Her yüze farklı dokunuş
İyi bir makyaj için yüzünüzü tanımanız gerekiyor. Oval, köşeli, yuvarlak, üçgen, kare ya da uzun bir yüze sahipseniz, rötuşlarla kusurlarınızı kapatıp güzel taraflarınızı öne çıkarabilirsiniz. Yüz tipinize uygun bir makyajla daha anlamlı bir ifadeye sahip olabilirsiniz
Oval yüz: Yüzünüze daha derin bir ifade vermek için allığı elmacık kemiğinden kulağa doğru yatay bir şekilde sürün. Yüzünüzü köşeli değil, yuvarlak gösterecek makyaj yapmaya dikkat edin.
Köşeli yüz: Sert görünümlü hatlarınızın daha yumuşak görünmesini sağlamalısınız. Bunun için sürdüğünüz koyu renk bir fondötenin üzerine ortaya çıkmasını istediğiniz bölgeleri aydınlatacak açık renk bir fondöten sürün. Allığı, elmacık kemiğinin üzerine yuvarlak olarak uygulayın.
Yuvarlak yüz: Yapmanız gereken çene ve elmacık kemiklerini belirgin hale getirmek. Ten renginize uygun bir fondöteni yüzünüze uygulayıp, belirgin olmasını istemediğiniz bölgeleri koyu başka bir fondötenle gölgeleyin. Allığı elmacık kemiğinden başlayıp gözün dış ucuna doğru, yanak çukurunda bir üçgen oluşturacak şekilde sürün.
Üçgen yüz: Eğer alın bölgeniz geniş, çene bölgeniz darsa, fondötenle alın bölgenizi gölgeleyerek daraltın. Belirgin hale getirmek istediğiniz bölümleri de açık renk fondötenle aydınlatın. Allığı, elmacık kemiği üzerinden ve gözün uç bölümüne doğru elips şeklinde uygulayın. Eğer alın bölgeniz dar, çene bölgeniz genişse, alın bölgenizi ortaya çıkarın. Çene bölgesini koyu renk fondötenle gölgeleyerek, daha dar görünmesini sağlayın. Allığı elmacık kemiklerinize yuvarlak bir şekilde uygulayın.
Kare yüz: Yumuşak bir ifade için ten renginize uygun fondöteni yüzünüze uyguladıktan sonra yüzünüzün üst bölümüne 2 ton koyu fondötenle saç diplerinden şakaklarınıza doğru gölgeleme yapın.
Uzun yüz: Ten renginize uygun bir fondöteni sürün. Alın ve çene bölgenizi yatay şekilde teninizden 1-2 ton koyu fondötenle gölgeleyin. Allığınızı elmacık kemiklerinin altına sürün.
Plazada çalışanların göz çevresinin çabuk kırıştığını biliyor muydunuz?Göz çevresinde oluşan kırışıkların bir önemli nedeni de sürekli bilgisayar başında oturmak ve gözleri kısarak ekrana bakmak! Cildin nemini kaybetmesine yol açan bilgisayarın yaydığı ultraviyole ışınları ve klimalı ortamlar da göz çevresinde “iş kırışıklıkları”na yol açan diğer etkenler. İnce göz kırışıklıklarında etkili bir krem olan Orgavital, göz çevresinde kırışıklık görmek istemeyenlerin çekmecesinde durması gereken ürünlerden. Havyar özlü krem Orgavital Health & Beauty’nin göz jeli, içeriğindeki eşsiz vitamin ve minerallerle “iş kırışıklıklarına” karşı mücadele ediyor. Orgavital Göz Jeli’nin formülünde bulunan süt içerisindeki doğal protein “Lactis Protenium” ile hücre metabolizmasını uyararak, ofisten cildimize işleyen zararlı maddelerin hücreden atılarak daha hızlı bir şekilde yenilenmesine yardımcı oluyor.
Doğal alg özleri bilgisayardan yayılan zararlı ultraviyole ışınlardan göz çevresindeki cilt ve cilt altı dokuları koruyarak yaşlanma sürecini yavaşlatır. Havyar özü göz çevresi kırışıklıklarında esas sorumlu olan kolajen yıkımını durdurmayı sağlayan doğal proteinler ve aminoasitler içerdiğinden havyar özü içeriği bu açıdan son derece kilit bir rol oynar. Ayrıca havyar özü bir doğal embriyo maddesi olan vitelline içermekte olup derideki hücrelerin doğal yönde yenilenmesine yol açmakta ve cildin kurumasını önler.